Türkiye’de, yüz yıldır geyik muhabbetine dönüşmüş ırkçı bir muhabbet devam ede gelmiştir. “Araplar Osmanlıya ihanet etti, arkadan vurdu!” Bu müfteri ırkçı muhabbet Osmanlı imparatorluğunun çöküşüne sebep olan ittihatçı (İttihat ve Terraki) zihniyetin devamı olan çevrelerce ortaya atılıp yüzyıldır aynı çevreler ve kendilerine payende ettikleri çevrelerce sürdürülmektedir.
İttihatçıların devamı olan bu ırkçı emperyalist işbirlikçilere şunu hatırlatmak isterim, Türkiye’de yaşayan Araplar Türkiye Cumhuriyetinin doğal, siyasal, kültürel, ekonomik… Kurucu unsurlarından biridir.
Araplar mı, Enver, Talat, Mithat ve katliamcı Cemal paşalar gibi, Alman hayranlığıyla Osmanlıyı Almanya’nın müttefiki olarak savaşa sokarak on binlerce vatan evladının katiline mi sebep olmuşlar?
Yoksa çöl aslanı Ömer Muhtarın ülkesi Libya’da, Çanakkale’de, Kut’ül Amare zaferinde ve ileriki safhada kurtuluş savaşının her cephesinde Vatan’ı benlik ve varoluş sebebi olarak benimseyen kadim Arap halkının evlatları, İngiliz mandasını savunanların aksine her zaman tam bağımsızlık uğruna cephede, siyasette her alanda mücadele vermiştir. Çanakkale şehitliği kitabesindeki şehit isimleri bu konuda tartışmasız tarihsel bir belgedir.
Doğum yerleri, bugünkü Türkiye sınırlarında Arap nüfusa sahip tüm illerden (Siirt, Mardin, Urfa, Diyarbakır, Gaziantep, Elâzığ, Adana, Mersin, İskenderun, Antakya vd.), ayrıca, Osmanlı imparatorluğunun çöküşüne sebep olan ittihatçı zihniyetin işbirlikçiliğinin hataları sebebiyle bugün sınırlarımız dışında kalan misak-i Milli ve diğer coğrafyadaki Arap şehirlerinden on binlerce şehit isimleri kayıtlıdır.
Bu vatanı vatan yapan olgular, bu ırkçı kesimin suçluluk psikolojisiyle her zamanki işbirlikçi-mandacılık zihniyetlerini gizlemek maksadıyla gazetelerde, politik söylemlerinde, sözde akademisyen kılıklı dalkavukların ırkçı söylemleri değil, vatanı vatan yapan işte bu tarihsel belgelerdir.
Türkiye’de Araplar bu ayrıştırıcı, ötekileştirici, nefret ve ırkçı söylemlerindeki gibi ne kimseyi arkadan vurdu, ne de ihanet etti, tam aksine bu ülkenin kuruluşunun, devamlılığının istikrarının çimentosu ve teminatı olmuştur.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri vatandaşlık bağı olan, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Arap nüfus 13-14 milyondur. Bu rakamın gene bu ırkçı tayfa tarafından köpürtülen Suriyeli mülteci kardeşlerimizle ilgisi yoktur.
Türkiyeli Araplar, Binlerce yıldır, Selçuklu öncesinde de bu coğrafyada vardı, Selçukluyla, Artuklu’yla ve Osmanlıyla da birlikte yaşadı. Babamın zürriyeti Halid ibni Velid’in 7’inci göbek torunu Siirt/Tillo’nun kurucusu Kutub’ül Aktab Şeyh Hamza ül Kebîr’den gelmektedir. Onunla aramızda 27 baba var. Şeceremizde öyle bu tayfanın özellikle bu toplumun temeli sayılacak aileleri ve toplumsal değerleri zayıflatıp itibarsızlaştıracak söylemlerine pabuç bırakacak bir şecere değil, her kesimin ilminden şüphe etmediği dönemin önemli âlimlerinden El Tilvi ve 5 âlimin mührü olan bir şeceredir. Bu şecerenin temel taşlarını teşkil eden somut eserler yüzyıllar boyunca bölgemizde bu zürriyete mensup âlimlerce kurulmuş onlarca medreselerdir.
Bu uğurda şehit ve gazi ailelerini, eser sahibi şahsiyetleri tenzih ederek, bu ırkçı tayfadan bu ülke topraklarına aidiyetini bu kadar uzun olmazsa bile kanıtlayacak biri varsa beri gelsin. Özellikle Ziya paşanın çok tekrar ettiğim bir sözüne uyan “okumak cehaleti götürür, eşeklik baki kalır” tayfasına mensup olan aydın, yazar, entel, akademisyen kılıklılarla her mecrada tartışmaya hodri meydan diyoruz. Meydanı boş buldukça yaptıkları insanlık suçu ırkçılıklarını marifet ve makbul sayıyorlar. Bu tayfa 90’li yıllara kadar Kürt kardeşlerimize de aynı tavırları sergiliyordu ne hikmetse şimdi kol kolalar!!!
Dünyanın kanını emen ve bu kanla beslenen Batılı emperyalist sermayeye kendilerini paspas eden bu tayfa, Alman. İngiliz, ABD sermayesini yatırımcı sermaye, Arap yatırımlarını ise işgalci, yayılmacı ve tehlikeli buluyor.
Avrupa’ya ilticacı olarak gitmeye veya ABD yeşil kartı almaya can atan bu tayfa ne hikmetse savaş mağduru mülteci kardeşlerimize kin kusuyor, aşağılıyor, tehlikeli buluyor saldırganlaşıyor vs. ilticacı olarak Avrupa’ya veya ABD’ye gittiklerinde Arap halkına ve Müslüman dinine saldırdıkça kırmızı halılarla mı karşılanacaklarını düşünüyorlar?
Bu ırkçı kesim Araplara karşı ırkçılığını Müslümanlığa açıkça saldırma cesaretini gösteremediği için Müslümanlara saldırmanın bir kılıfı olarak kullanıyor. Hz. Muhammed’in Arap olmasını esas alarak Müslümanlığı Arap dini olarak değerlendirerek insanlık suçları kapsamında değerlendirilecek yöntemlerle Müslüman dinine saldırıyorlar. Bu kesime şunu hatırlatmak gerekir, Yahudilik sadece İbranilerin dinidir. Ancak Müslümanlık sadece Arapların dini değildir, Hristiyanlık gibi tüm insanlara hitap eden bir dindir. Müslümanlık dininin peygamberinin Arap olması o dini Arapların dini yapmaz. Bunu böyle değerlendiren mantık en hafif tabirle cehaletle iştigaldir. Bu kesime hatırlatmak isterim ki, Hz. Isa İbrani ve Yahudi’ydi ancak Hristiyanlık İbrani dini değildir. Malezya ve Endonezya’daki Müslüman nüfus tüm Arap coğrafyasındaki nüfustan daha fazladır…
Bu konu tekrar değerlendirilmesi gereken kapsamlı ve kapsamında birçok sorunu barındıran bir konu olduğu için her kesimi bu konuda aklıselim davranmaya davet ediyor ve ileriki dönemlerde bu konuya tekrar değineceğimi belirtmek istiyorum.
Mim Yavuz Binbay