SEÇMELİ ARAPÇA DERS ÜZERİNE – Mim Yavuz Binbay

Sans titreAslında iki seferdir yazımı Arap kültürünün yetiştirdiği yüzlerce değerli simalarından biri olan bilime kattığı engin katkılardan dolayı dünya bilim tarihinde ve günümüzde hala “Işığın efendisi” unvanıyla anılan îbn-î Haysem hakkında yazacaktım. Ancak medyada yer alan bir haber üzerine îbn-î Haysem ile ilgili yazım hazır olmasına rağmen konunun güncelliği sebebiyle gene konuyu değiştirip îbn-î Haysem yazısını bir sonraki yazım olarak sizlere sunmaya karar verdim.

Medyanın büyük bir bölümünde Arapçanın okullarda seçmeli dil dersi olarak okutulacağı haberi büyük puntolarla yer aldı. Akla ilk gelen soru, medya bu haberi içeriğini boşaltarak neden büyük puntolarla verdiği hususudur. Çünkü yazılarda Arapça dilinin neden seçmeli ders olacağının nedenini açıklayan hiçbir içerik yoktu.

Çünkü Türkiye’de Arap etnisitesine mensup 8-9 milyona yakın bu ülkenin vatandaşı yaşıyordu ve bu ülke nüfusunun üçüncü nüfusuna sahip halkının manipülasyonuna yönelikti. Bu kanıyı güçlendirecek en net etkense bu haberde bu karar sanki Türkiye’de yaşayan Arap halkına kültürel bir hak verilmiş gibi bir algıyla sunulmasına rağmen Türkiye’nin kurucu dört unsurundan ve 8-9 milyon nüfusa sahip Arap halkının varlığından hiç bahsedilmemesidir.

Demek ki bu haber aslında aşağıda açıklayacağımız içerikte olmasına rağmen medyanın kendine görev edindiği alışılagelmiş algı oluşturma operasyonlarından birini içeriyor.

Daha öncede Kürtçe radyo-TV açılmasına paralel olarak Arapça radyo-TV yayınına geçileceği zamanda aynı algı operasyonu yapılmıştı. Yayınlar bu ülkede yaşayan Arap halkı için yapılıyorsa bu ülkede konuşulan Arapça lehçeleriyle yapılması gerektiği yönlü tüm eleştirilere rağmen yayınlar hala Mısır lehçesiyle yapılmaktadır. Bu yayınlar da Türkiye’de yaşayan Araplara yönelik değil devlet politikası gereği Arap ülkelerine yöneliktir. Bu yayınların Türkiye’de yaşayan Araplarla bir alakası yoktur. Hatta bu konu gündeme getirildiğinde kendisini demokrat addeden ve Araplar gibi kültürel haklarından yoksun olan kesimler dâhil olmak üzere Arapların birçok devleti var ya oraya gitsinler veya onların yayınlarını izlesinler türünden akıldan izan ve ırkçılık suçu kapsamına girecek cevaplar verilmektedir.

Seçmeli Arapça ders kararırında Arapça yayın kararından farkı yoktur. Şöyle ki, okullarda seçmeli ders olarak verileceği söylenen Arapça dersinden Türkiye’de konuşulan Qıltu lehçesi değil fasih Arapça dediğimiz edebi Arapça lehçesi kastediliyor. Türkiye’de yaşayan Arapların konuştuğu lehçelerin hiçbiri bu lehçede değildir. Daha doğrusu bu lehçe tüm Arap ülkelerinde de yazı dili olarak kullanılır ancak konuşma dilleri, radyo-TV yayınları, eğitimleri ve tüm kültürel etkinlikleri kendi lehçeleriyledir. Irak TV’lerinde Mısır, Suriye veya Yemen lehçeleriyle yayın yapılmaz. Sadece üst düzey resmi yazışmalarda bu lehçe kullanılır. Dolayısıyla okullarda verilmesi kararlaştırılan daha doğrusu imam hatip liselerinde ve üniversite düzeyinde zaten gerek mesleki gereklilik gerekse bir dünya dili olması sebebiyle zaten okutuluyordu. Dünyada en çok konuşulan 4.üncü dil olan Arapça BM ve diplomaside resmi dil olarak kabul edilir. Tüm dünyada bir diplomasi dili olarak İngilizceyle birlikte okutulur.

Yani bu karar Türkiye’de yaşayan 8-9 milyon nüfusa sahip Beyt-nahreyn/Mezopotamya coğrafyasının asal halkı olan Araplara verilen bir hak kapsamında değildir. Devletin kendi işleyişi ve dünya konjonktürel yapısıyla ilgilidir. Bu kapsamda dünya devletlerinin dörtte üçü Avrupa-ABD-Rusya gibi ülkeler dâhil olmak üzere Arapça dilini Türkiye’de okutulan veya seçmeli ders olarak okutulması kararlaştırılan lehçesiyle okullarında seçmeli ders olarak okutmaktadır.

Gönül isterdi ki, radyo-TV yayınları ve seçmeli ders bu ülkede konuşulan Arap lehçelerinde verilseydi. Türkiye’de konuşulan Qıltu lehçesi tüm Arap ülkelerinde anlaşılır bir lehçedir.

Bu hizmetler demokratik bir hak olarak Türkiye sınırları içinde yaşayan nüfusları 8-9 milyonu bulan, bu devletin dört kurucu unsurundan, Beyt-nahreyn/Mezopotamya’nın asal halkı olan Arap halkına bir törenle; Osmanlının son döneminden beri katliamcı Hamidiye alaylarının katliamlarıyla Arap halkına karşı başlattığı ve 100-130 yıldır sürdürülen ret-inkâr ve imha politikalarının sona erdirilmesi, Zeki Müşir paşa ve Kurt İsmail paşanın destekleriyle Hamidiye alaylarının (1870-1904) Şammar, Benî Valid, Tayî vd. aşiret katliamlarında katlettiği, topraklarını gasp ettiği, talan ettiği yaklaşık 1’100’000 genç, yaşlı, kadın, çocuk Arap kökenliden özür babında haklarının teslimi olarak gerçekleştirilmiş olsaydı !

O zaman belki bu halkın yüreğindeki 100-130 yıllık acıyı bir nebze hafifletir, geleceğe dair umutlarını güçlendirebilirdiniz!

Lütfen bu halkı manipüle etmeye yönelik algı operasyonlarınızdan vazgeçiniz. Bu halk dünya medeniyetlerine ışık tutmuş, birkaç imparatorluk ve onlarca devlet kurmuş Sami kültürünün bir parçasıdır. Sizin algı operasyonu denemeleriniz bu kadîm kültüre sahip halkı manipüle edemez. Ancak sizin seviyenizi ve insanlığa karşı nasıl bir duruşa sahip olduğunuzu sergiler !

Mim Yavuz Binbay

Haberin linkleri;

http://www.siirtnews.com/haber-7324-secmeli_arapca_ders_uzerine.html

http://mardiniletisimgazetesi.com.tr/?p=8568

http://www.ozgurhabergazetesi.com/makale.asp?makaleno=3462