İŞİD BİR ARAP ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR. – Mim Yavuz Binbay

portreAslında farklı bir konuda senaryonun figüranları konusunda yazmak istiyordum. Ancak bir basın ajansınla İŞİD’in bir Arap örgütü olduğu algısının oluşturulduğu hususunda bir telefon görüşmesinden sonra bu konuda yazmaya karar verdim.

Bu algıyı oluşturmaya çalışan güçler bugün Ortadoğu ve özellikle Arap coğrafyasında ( Irak, Libya, Suriye, Filistin vd.) Arap Baharı adı altında bir Arap katliamı uygulayan ve onlarla işbirliği içinde olan güçlerdir. Uluslararası bağımsız insan hakları örgütleri bu plan uygulamaya konduğundan beri hayatını kaybeden insan sayısının 4 milyonu aştığını raporlarında belirtmektedirler. Sadece Irakta Saddam diktatörünün devrilmesinden sonraki süreçte ölen insanların sayısı 3 milyonu aşmış durumdadır. Hayatını kaybedenlerin %90’nını Arap kökenli (Müslüman-Hristiyan-Alevi-Şii) insanlar teşkil etmektedir.

İşte bu koşullarda ortaya çıkan İŞİD örgütü bu katliamların başrolünü üstlenmiş kendisi gibi düşünmeyen daha doğrusu üstlendiği role uygun davranmayan tüm etnisiteleri (Arap, Kürt, Süryani, Ermeni, Türkmen vd.) ve din mensuplarını (Müslüman, Hristiyan, Alevi, Ezîdi vb.) etnisitesine bakmadan düşman olarak algılamış durumdadır. Katlettiği Arap kökenli insanlar diğer etnisite mensuplarından kat kat fazladır. Katlettiği Müslüman kökenli (Arap-Kürt-Türkmen) sayısı katlettiği Hristiyan ve Ezîdi kökenlilerden kat kat fazladır.
Bu açıdan baktığımızda İŞİD örgütünü Arap-Müslüman örgüt olarak addetmek bile akıldan izan bir durum arz etmektedir.

İŞİD örgütünün oluşum yapısına baktığımızda sadece bir etnisiteden oluşmuş homojen bir yapı olmadığını çok net olarak görebiliriz. Savaşçılarının etnik dağılımına baktığımızda Arap, çeçen, Türk, Kürt, Avrupalı vb. çok parçalı bir yapıyı rahatlıkla görebiliriz. Basını takip eden herkes sadece Türkiye’den İŞİD’e katılan Kürt ve Türk kökenli savaşçı sayısının binlerle ifade edildiğini bilmektedir. Unutulmaması gerekir ki bu binler gittikleri yerlerden edindikleri algılarla geri döneceklerdir. Ve edindikleri algıları uygulamaya çalışacaklardır!

İŞİD Halifelik ilan ettikten sonra Boko Haram ve uluslararası bazı radikal terör örgütlerinin biat ettiklerini gözlemlemekteyiz. Bu açıdan baktığımızda İŞİD, bu coğrafyayı destablize ederek zenginliklerine el koymaya çalışan (Irak petrollerinin %65’ine ABD, Libya petrollerinin %35’ine Fransa el koymuş durumdadır.), bu coğrafyada yaşayan tüm etnisiteleri (Arap-Kürt, Türkmen-Süryani-Ermeni-Alevi-Hristiyan-Ezîdi vd.) düşman olarak algılayan uluslararası güçlerce desteklenen uluslararası bir terör örgütüdür.

İŞİD örgütünü Müslüman dininden esinlenen radikal bir politikaya sahip olmasından dolayı Müslüman bir örgüt ve Müslümanlığın Arap coğrafyasında Arap yarımadasında ortaya çıkması sebebiyle Arap örgütü olarak adlandırmak çok art niyetli akıldan izan bir analizdir. Bu akıldan izan algıyı oluşturmaya çalışan art niyetli güçlere hatırlatırız ki bir buçuk milyar Müslümanın büyük çoğunluğu Arap coğrafyası dışında Hindistan, Pakistan, Endonezya, Afganistan, İran, Avrupa … vb. ülkelerde yaşamaktadırlar ve Arap değildirler. Nasıl ki tüm Hristiyanlar Hz. İsa gibi Arami değilse tüm Müslümanlar Arap değildir. Müslümanlıkta Arap etnisitesinin sembolü değildir. Mısırdaki kiptiler, Lübnan’daki ve birçok Arap ülkesindeki Arapların bir bölümü Hristiyan’dır. Dolayısıyla İŞİD bir Arap örgütü değildir olamaz.
Unutulmaması gerekir ki üç semavi din olan Hristiyanlıkta Yahudilikte bu coğrafyadan çıkmıştır. Ama bu coğrafyanın sembolleri değildirler.

İŞİD’in bu katliamcı ve sadece bu coğrafyada kaosu hedefleyen politikalarına karşı savaşan güçler sadece bir kesimden ve etnisiteden oluşmuyor. Bu coğrafyada bu kaos politikasından olumsuz etkilenen tüm etnik-dinsel ve politik yapılar büyük bir mücadele vermektedir. Bu mücadeleyi verenlerin başında da bu kaostan en çok etkilenen Araplar gelmektedir. Çünkü bu coğrafyada yaşayan nüfusun %80’nini Araplar oluşturmaktadır ve büyük çoğunluğu Irakta ve Suriye’de olduğu gibi İŞİD’e destek vermemektedir.

Durum bu kadar açık ve netken neden bu coğrafyanın en büyük nüfusuna sahip Araplara karşı öyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Akıllara bazı figüranlar kullanılarak önce yukarı beyt-Nahreyn coğrafyasında (özellikle tur Abidin bölgesinde)19.yy. da Arapları daha sonra yukarı Beyt-Nahreyn (Mezopotamya) ve Anadolu’nun önemli bir nüfusuna sahip Ermeni ve Süryani halklarının 1914-15 soykırımında hedef alınarak etnik temizlik yaparak bölge halkları arasına 100 yıllık bir düşmanlık tohumlarının ekilmesini akla getiriyor.

Sürdürülen politikalar tam bir etnik temizliğe dönüşmüş görüntüsü vermektedir. Özellikle yukarı Beyt-Nahreyn ve Anadolu’da yaşayan Türkler-Kürtler ve Araplar tarihlerinden dersler çıkararak uluslararası güçlerce kurgulanan senaryoda figüran rolü oynayarak tekrar bir insanlık suçuna bulaşmama ve topraklarında yaşam savaşı veren Arap halkı ve figüranlık üstelemeyen gerçek müttefiklerine destek olma basiretini gösterebilmelidir. Bu basiretli davranışla belki yüzyıldır sırtlarında bir kambur misali taşıdıkları insanlık suçunu hafifletebilirler. Halkım adına basiretli davranabilmek dileğiyle.

Mim Yavuz Binbay

http://www.siirtnews.com/yazar-200-isid_bir_arap_orgutu_degildir.html