Evrenin Efendisi Naram-sin – Ahmet çelik

Neollitik dönemden dünya üzerindeki kar örtüsünden kurtulmuş, toprak ana binlerce yıllık uykusundan dinç bir şekilde uyanmış beyaza bürünen verimli Mezopotamya toprakları artık bindir renge bürünmüştür.

Göçebelik ve avcılıkla hayatını idame ettiren Sami toplulukları, Ninova,Aşur, Agade, Göbeklitepe, Bırkleyn Mağaraları, Aslanlı Tepe, Tel Halaf, Sag Matar ve Harran derken Fırat ve Dicle Nehirlerinin en güneyi Kuveytten  kuzeyde Malatya ve Kayseri’ye kadar uzanan bütün nehir kollarını takip ederek tarım yapmış üretim fazlası ürünlerini satarak ticareti başlamıştır.

Dünyanın geri kalanında insanlar hala mağaralarında yaşarken, Mezopotamya halkı şehirleşmeye geçerek; medeniyeti başlatarak büyük bir zenginliğe ulaşmıştır. Büyük şehirler inşa edip Tanrılarına dev tapınaklar yapan bu halk zaman içerisinde yazıyı bularak insanlığı tarihi devirlerle buluşturmuş, deneyim, bilgelik ve geçmişi kayda alıp insanlığın hafızasını da gelecek nesillere aktarmıştır.

Nehirler arasındaki bu bereketli toprakların kardeş şehir devletleri birbirine üstünlük mücadelesi verirken Karadeniz’in kuzeyinde Kabataş devrinin sonlarına doğru yaşanan küçük buzul çağı sebebiyle onlarca milyon insan Kafkas Dağlarından güneye doğru ilerleyerek Orta Asya İran ve Doğu Anadolu’ya istila etmeye başlamıştır. Akadların Guti olarak nitelendirdiği bu halk girdiği bütün medeniyet şehirlerini yakıp yıkarak yok etti. Bu amansız mücadeleyi İran’da başlatan I.Sargon’dur. Sargon Guti’lere karşı Elam ülkesini müdafaa etmeyi başarmıştır. Bunun üzerine bu halk Zagros Dağları’nı takip ederek Doğu Anadolu’ya girdi.

Sargon’un torunu olan Naram-Sin döneminde İran ve Doğu Anadolu tekrar Guti saldırısına mağruz kalmıştır. Dinlerin Yecüc ve Mecüc halkı olarak nitelediği bu halkın istilasına karşı en büyük mücadeleyi veren Naram-Sin, kutsal kitapların peygamber olarak nitelendirdiği Zülkarneyn olabilir mi? Yoksa sadece bir Akad Kralı mı?

Bütün tarihi bulgular Naram-Sin’in Sami toplumları tarafından yüceltilen bir kahraman olduğu yönündedir. Vatan topraklarını korumanın kutsallığı bu kral ile yücelik kazanmıştır. Amida, Ain Tab ve Harran’ın içindeki binlerce Sin ve Şamaş tapınağını korumanın getirdiği mecburiyet Akad ve Asur halklarının 2 bin yıl boyunca aralıksız Hint Avrupa halklarının istilasını önleme çabasına dönüşmüştür.

Naramsin’in kutsal şehirleri korumak için büyük setler yapması bu istilayı uzun süre engellemiş kutsadiyeti arttırmak için Amida etrafına dünyanın en büyük ikinci seddi olan Diyarbakır Surları yapılmıştır. Bu set Akadlar için kutsal sayılan balık şeklinde yapılmıştır. Bu sayede koruyuculuk arttırılmak istenmiştir.

Günümüze kadar varlığını sürdüren Diyarbakır Surları Anadolu’nun en önemli tarihi değerlerinden birisidir. Fakat Naram-Sin’in Anadolu’ya katkısı bununla sınırlı değildir.  Anadolu’ya yazıyı getirip tarihi çağların başlattığı kabul ediliyor olsa da tarih sosyal bir bilimdir. Yeni bilgi ve belgeler ortaya çıktıkça bilgiler değişebilir. 1893 yılında yapılan kazılarda Diyarbakır’ın doğusunda bulunan Pir Hüseyin Köyü’nde MÖ 2260 yıllarına ait Naram-Sin’in resminin bulunduğu çivi yazılı Stel bulunmuştur. Bu da açıkça gösteriyor ki Anadolu’da tarihi çağları başlatan Naram-Sin’dir.