Son dönemlerde basın yayın kuruluşları aracılığıyla kamuoyuna darbe söylemleri ve emperyalist müdahale heveslerini yansıtan açıklamalar demokratik yaşamı tehdit eder niteliktedir.
Kendi ülkesindeki seçimle işbaşına gelmiş yönetime müdahale çağrısı yapmak veya böylesi bir beklenti içinde olmak Vatan Hainliği kapsamına girer. Bu tür düşünceler ve girişimler dünyanın her yerinde aynı kapsamda Vatan Hainliğiyle değerlendirilir.
Her darbe döneminde demokrasi ve halk düşmanı zihniyet sahiplerince ülkemizin bir kuşağı insanlık dışı yöntemler kullanılarak gözaltına alınmış, işkencelerden geçirilmiş, katledilmiş, kaybedilmiş, fişlenmiş, toplumsal yaşama katkısı ve katılımı engellenerek yok edilmiştir.
Ülke demokrasisi her on yılda ABD derin devletinin desteğiyle bu çağdışı yöntemle demokrasi kesintiye uğratılarak bir vesayet rejimi oluşturularak, halkın iradesi yok sayılmış ve çağın gerisinde bırakılmıştır.
Bu dönemlerde halkın ilk demokratik temsil organı olan demokrasinin olmazsa olmaz organlarından siyasi partileri, sivil toplum örgütleri kapatılmış, yasaklanmış, üyeleri hakkında en ağır suçlamalarla soruşturmalar açılarak sindirilmiş ve demokratik yaşamın ilk temsil organı olan sivil toplum örgütlülüğünün gelişmesi engellenerek toplumumuzun demokrasinin gelişmesi engellenmiştir.
15 Temmuz 2016 da Osmanlı imparatorluğu dönemi dâhil olmak üzere bu topraklarda 700 yıldır ilk defa sivillerin Cuntacılara karşı koyuşu ve zaferi demokrasi tarihinde takdire şayan bir gelişmeye rağmen böylesi açıklamalar ibret verici bir meczupluk ve kötü niyet örneğidir.
Unutulmamalıdır ki “En kötü sivil yönetim insanlık suçları kapsamındaki CUNTACI yönetimden, en kötü bağımsız rejim Irak, Suriye, Libya vb. devletlere yapılan dış müdahalelerle getirildiği iddia edilen “kaos demokrasisi müdahalelerinden ve Baharlarından” evladır. Tarihten çıkardığımız deneyimler ışığında; Demokratım, insan haklarından yanayım, İnsanlık onuruna sahibim diyen her birey ve kurum Cuntacılığa ve dış müdahalelere karşı demokratik sistemi desteklemesi demokratik kazanımları korumanın olmazsa olmaz koşuludur.
Halkımızın, tanklara, silahlı cuntacı çete mensuplarına karşı hayatını ortaya koyarak kazandığı demokrasi zaferini unutmadık ve benzer bir girişime karşı tekrar aynı onurlu davranışı göstereceğine inanıyoruz.
Bir asırdır, her kuşağın gençleri ağır bedeller ödeyerek, “ABD Emperyalizmine Hayır” “ABD ülkemizden Defol” “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” “IMF’ye Hayır” vb. sloganların yönlendirdiği destansı ve kararlı mücadeleleri sonucunda bu konuda önemli bir gelişme ve başarı sağlanmıştır. Bu başarının sahipleri olarak bu başarımızı kararlılıkla koruyacağımıza inanıyor ve cunta yönetimi ve emperyalizm işbirlikçiliği heveslilerine bunu hatırlatmak gerektiğine inanıyorum.
İki cuntacı darbenin yönetimlerince mağdur edilmiş biri olarak, Hiçbir hal ve koşulda geri adım atmamamız, her hal ve koşulda kazanımlarımızı korumamız gerektiğine inanıyorum.
Emperyalist talan sebebiyle geri bırakılmış 3.cü dünya ülkeleri dâhil, Dünyanın hiçbir yerinde emekli bir genelkurmay başkanı bir beklentisi yoksa TV kanallarını dolaşarak hassas konularda demeçler vermez!
Hiçbir gazeteci bir beklentisi yoksa ülkesinde iktidarı devirmek için seçenekler ve senaryolar sıralamaz!
Demokratik toplumsal yaşamı korumak için, Cuntacı – Darbeleri çağrıştıran söylemlere ve emperyalist müdahaleleri ve işbirlikçiliğini çağrıştıran zihniyet ve girişimlere yasalar çerçevesinde gerekli işlemlerin yapılmasının yanı sıra demokratik yaşamdan yana tüm kurumların toplumsal duyarlılığını gösterilmesi büyük önem arz ediyor.
Cuntacı-Darbe ve Emperyalist işbirlikçi heveslilerine; halkımızın demokratik sistemi koruma bilinciyle her ne pahasına olursa olsun, her zaman ve her koşulda halkın iradesiyle birlikte ve demokratik sistemi koruyacak refleksler daha önce toplumsal tarihimizin kara lekelerinde (1960, 1971, 1980, 1997) olduğu gibi geç olmadan yasal ve demokratik yöntemlerle net olarak ifade edilmelidir.
“Edepsize edepsizliği söylenmedikçe, edepsizliğini marifet sanır…”(Mimden seçmeler)