Bizler nehirlere ev sahipliği yapmış topraklarımızda istilalarla, katliamlarla azınlık durumuna düşürül-müş varlığımızın yok sayılmaya çalışılmasına karşı beş bin yıllık varlığımızı kanıtlamaya çabalayan etnik-dinsel veya mezhepsel Arap-Arami-İbrani -Süryani- Asuri-Keldani-Mihallemi-Maruni-Nusayri olarak adlandırılan Sami halk topluluklarıyız.
Bizler, Sami halk toplulukları olarak Beyt-Nahreyn, Mezopotamya olmadan öncede buradaydık. Tel Halef-Tel Obeid-Sumer- AKAD-Asur-Babil- Arami-Arab ve benzeri birçok ad altında medeniyetin ilk temellerini attık. Bu topraklarda birçok medeniyet kurduk. Beyt-Nahreyn/Mezopotamya’nın her köşesine medeniyetimizi yansıtan Şehirler kurduk.
Uzun süredir coğrafyamızda karıştır, katliam yap, çaresiz bırak, kendine bağla, işbirlikçi devşir, barıştır politikalarıyla coğrafyamızı kana bulayan güçler halklarımıza karşı piyonları aracılılığıyla yaptırdığı kat-liamlarla insansızlaştırma, göç ettirme yetmezmiş gibi insanlık tarihinde önemli kültürel miraslar ola-rak kabul edilen şehirlerimizi de harabeye çevirdiler.
10 yılı aşkındır Arap coğrafyasında (Irak-Suriye-Yemen-Libya- Sudan-Tunus-Cezayir-Mısır vd.) Arap halklarına karşı bir soykırım uygulanmaktadır.
Evet, insan unutur gözükse de tarih unutmaz. Yüzyıl önce bu coğrafyada bugün hiç kimsenin sahip çıkmak istemediği insanlık suçu kapsamında birçok olay yaşandı. Bizim kuşağımız ve önceki kuşaklar bunları yazamadı, tartışamadı en cesurumuz ancak kulaktan kulağa söyleyebildi. Oysa bugünkü kuşağın yazılardan okudukları o insanlık suçları sadece yazılarda, fotoğraflarda değildi gerçek yaşamda bugün yaşananlar gibi birebir yaşanmıştı.
Uzun bir süredir menşei malum çevrelerce “Arab baharı” adı altında başlatılan bir süreç sahneye konularak daha önce 1914 ve 1930-45 yıllarında sahnelenen bir katliam süreci izletilmektedir. Hafızamızı yokladığımızda bu tür oyunların daha öncede birinci ve ikinci dünya savaşları olarak tarihe geçen katliam süreçlerinde de sahnelendiğini kolaylıkla tespit edebiliriz. Tarihe baktığımızda tüm demokrasi cephelerinin bu dönemlerde 3 önemli katliamın gerçekleştirildiğini bu gün soykırım olarak adlandırdığımızı rahatlıkla görebiliriz.
Birincisinde Ermeni ve Süryani soykırımı ikincisinde de Yahudi soykırımını görmekteyiz. Ancak o dö-nemi incelediğimizde başlatılan savaşların bugün olduğu gibi belirli (aynı) çevrelerce bugünküne benzer o günün koşullarına uygun “demokratik” girişimler adı altında başlatıldığını görmekteyiz.
O günün faillerinin gibi bugün Neden ve ne için kandırılıyorsunuz? Kim size ne vadediyor? Hiçbir şeyin arkasına devekuşu misali gizlenmeden tanımlamak lazım, vaatler karşılığında her söylenen, kurgulanan insanlık suçları dâhil her uygulamayı bu vaatler karşılığında yapıyorsunuz.
O dönemde ne olduysa bugün olanlarda o dönemde olanların bugünkü versiyonundan farklı olmayacaktır. Gene vaatler, bahaneler, kandırılmalar ve ortada kalan insanlık suçları!
Dünya neden Bağdat’ın, Musul’un, Rakka’nın, Ayn-el Arab/Kobané’nin, Palmira’nın vd. yıkımına sesiz kalıyor? Irak ve Suriye’de Arap halklarının soykırımına neden sessiz kalınıyor? Malum çevrelerin devşirdiği katliam ordularıyla, bu coğrafyada yaşayan tüm halklara karşı katliamlar uygulayarak halklar arası düşmanlıkları körükleyerek halkları birbirine düşman ettirerek birbirleriyle uğraştırıyor. Dinamiklerini tüketerek çaresizleştiriyor ve kendine mecbur kılıyor. Böylece bu halkların dinamiklerini oyalayarak gelişecek tepkileri engelliyor. Dinamikler tükendiğinde ise koruyucu havari rolüne soyunuyorlar.
Bu politikaların uygulanması durumunda halklarımız ( Arap-Kürt-Süryani-Ermeni-Êzidî-Türkmen-Alevi-Sünni-Nusayrî) her halükarda kaybetmeye mahkûm edilmiştir. Yabancı güçlerin provokasyonları devam ettikçe, halklarımız bu provokasyonların etkisiyle bu güçlerle işbirliğine yanaşıp kurtarıcı olarak gördükçe halklarımız kaybedecek ve bu güçler bir yüzyıl daha coğrafyamızdaki hegemonyalarını sürdürmeye devam edecekler.
Halklarımızın başına bu belayı kimler musallat etti? Bugün kargaşanın kaynağını oluşturan tümü dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanmış yabancı terörist güçlerden müteşekkil güçlerin destekçileri Kimler? Bu güçleri bu bölgeye kimler tahkim ettirdi? Halklarımızı bu çaresizliğe kim sürükledi?
On seneyi aşkındır, yüzyılımızın katliamı olarak 21. yüzyıla damgasını vuracak soykırım her yüzyılın başlangıcında dünya siyasetine balans ayarı vermeyi kendine görev edinmiş malum çıkar çevrelerince başlatıldı. Bu soykırıma varacak katliamlar dizisinin başlangıcında bu katliamcılara ciddi hiçbir tepki gösterilmedi. Hatta bazı kesimlerce Arap Baharı (Arap soykırımı) adı altında destek verildi. Tıpkı ikinci dünya savaşı olarak adlandırdığımız 20. yüzyılın ikinci katliamında Almanya’da olduğu gibi ; Naziler önce Komünistleri topladı. Komünistler dışındakiler ses çıkarmadı. Naziler komünistleri kısa sürede imha etti. Sırasıyla sosyalistleri, sosyal-demokratları kısacası kendileri dışındaki tüm sosyal ve siyasal dinamikleri imha ettikten sonra sıra Ermeni ve Süryani soykırımından sonra asrın üçüncü soykırımı olacak Yahudileri toplama kamplarına ve gaz odalarına göndermeye gelmişti ve Almanya’da bu soykırıma ses çıkaracak bir dinamik kalmamıştı. Böylece Naziler Yahudi soykırım suçunu yıllara yayılarak « sükûnetle » işledi.
Bizlerin Beyt-Nahreyn coğrafyasının asal halkları Araplar-Kürtler-Süryaniler- Ermenilerin vd. net bir planları olmadığı ve katliamcılarından medet uman çaresizlik politikalardan vazgeçmediği sürece;
Halklarımıza tüm bunları layık görenler, halklarımızın acılarından beslenenler riyakârca her gün yeni planları olduğu savıyla, coğrafyamızı harabeye çevirmeye, halklarımızın acılarından beslenmeye ve halklarımızı çaresizce işbirlikçi köleliğe mahkûm etmeye devam edecekler.
Kadîm Beyt-Nahreyn/ Mezopotamya coğrafyasının kurtuluşu tüm yabancı güçlerin coğrafyamızdan çekilmesiyle ve coğrafyamızın asal halklarının demokratik ittifaklarıyla oluşacak işbirlikleriyle ger-çekleşecektir. Bunun dışındaki tüm girişimler halklarımıza yıkımı, topraklarımızda mülteciliği, katliamları, yüzyıllar sürecek halklar arasında düşmanlıkları, işbirlikçi köleliği dayatacaktır.
Uluslararası güçlerin ve müttefiklerinin açıklamalarında da anlaşılacağı gibi Suriye- Irak-Libya-Yemen’de kaosu derinleştirmekten başka kalıcı bir barışı sağlamaya yönelik hiçbir planları, niyetleri ve çabaları yoktur. Coğrafyamızda devlet mekanizmalarını yok etmeye çalışanlar yerine hangi katliamcı gücü ikame ettirmeyi düşünüyorlar ?
Bugün itibariyle bu coğrafyada hayatını kaybeden insanların sayısı 2. Dünya savaşında hayatlarını kaybedenlerin sayısını çoktan aşmıştır. Mülteci dramı ise BM’nin açıklamalarına göre bugüne kadar yaşanmamış bir boyuttadır. Hala bu katliamı “Arab Baharı” olarak adlandıranlar ne yazık ki tarihe katliam destekçileri olarak geçecektir. Bu tür adlandırma artık bu katliamın mağdurlarını incitmektedir. Artık akli selim olarak durumu değerlendirip objektif bir tavır sergilemek gereği acil olarak kendini dayatmaktadır. Aksi durum katliamcıları cesaretlendirmektedir. Demokrasi ve insan haklarından yana olan tüm kesimleri bu katliamların durdurulması yönünde taraf olmaya ve çaba göstermeye çağırıyoruz.
Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği olarak, bu coğrafyanın asal halkları Arap-Arami-Kürt-Ermeni-Êzidî-Türkmen-Nusayri-Hristiyan-Müslüman Sünni ve Alevi-Şii güçlerin dinamiklerine ve politikacılarına; dış güçlerle köleliği esas alan, halklarımızı birbirine kırdıran ittifaklardan medet ummak yerine, kendi aramızda eşitliği esas alan demokratik ittifakları esas almaları çağrısında bulunuyoruz.
Bir yüzyıl boyunca benzer bir politika sonucunda halkların üzerine bir karabasan misali çöken rejimlerle, bir yüzyıl daha aynı politikaların esiri olmamaya, halkların taleplerini yansıtacak demokratik ittifaklarla sorunlara çözüm üretmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Barış, halkların özgürlüğü ve demokratik kalıcı bir çözüm dış güçlerin işbirlikçi köleliğiyle değil, halkların demokratik işbirliğiyle mümkündür. Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği olarak bu coğrafyanın tüm asal halklarını temsil eden güçlere eşitlik temelinde bir ittifak çağrısı yapıyoruz. Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği olarak tüm dinamiklerimizle böylesi bir ittifaka her türlü siyasal ve teknik desteği vermeğe ve koşulsuz olarak ittifakta yer alacağımızı deklere ediyoruz.
Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği olarak, tüm demokratik güçleri bölgelerdeki halklarımızın onurlu direnişlerine destek olmaya, işbirlikçi ve dış güçlerin topraklarımızı terk etmesi için destek vermeğe çağırıyoruz.
Coğrafyamızdaki kaosun müsebbibi tüm yabancı güçleri kurtarıcı olarak görmüyoruz ve toprakları-mızı terk etmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Mim Yavuz Binbay
Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği
Cemeʿet ël ʿArap u l-Ârâm fî beyt ël Nehreyn
Union Arabe et Araméen
Mail- araskem@gmail.com web-site : www.beyt-nahreyn.com
Not: Görmüş olduğum tedavinin olumlu cevap verdiğini telefonla arayıp veya yazarak desteklerini sunan dostlarımla paylaşıp teşekkür ediyorum.
Yazının Linkleri ;
http://www.ozgurhabergazetesi.com/makale.asp?makaleno=3414
http://www.diyarbakiryenigun.com/2015/10/08/21-yuzyilin-katliamina-sesiz-kalmayalim/