« Karra Kefy Mé Kefy, Akbar Mîn Allah Mé Kefy » Siirtli tüm Arap kökenli çocuklar bu tekerlemeyle başlayan, içinde « Ğulé » (Arabça Cadı) ve « Ğulé »’ye karşı mücadele eden çeşitli kahramanlar olan masallarla büyüdü. “Fulé Fulé” oyunuyla eğlendi.
Bu masalların yazılı bir envanteri veya kaynağı yoktu. Masalların yazarı da editörü de müellifi de Siirtli Arap annelerin hayal zenginliğinde oluşan ve şekillenen edebi yansımalardı. Her annenin, halanın, teyzenin, özellikle büyük annenin kendine özgü bir « Ğulé » masalı vardı. Hiçbiri birbirinin aynısı değildi. Her birinin kendine özgü betimlemeleri vardı. Bu özgünlükler o kadar zengindi ki çocuk masalları konusu bir yana söylence tarzında gelişen edebi türünde akademik çalışmalara kaynaklık edecek kadar zengindi. Hasbel kader bir çocuk halasının anlattığı Ğulé masalını teyzesinin anlatmasını isteyince farklı bir Ğulé karakteriyle karşılaşıyordu. İllah halasının Ğulésini dinlemekte ısrar eden çocuk ne kadar sızlansa da buna muvaffak olamazdı.
Ancak bu güne kadar ne yazık ki bu tür ne bir akademik araştırma yapıldı, ne de Arapçanın en eski lehçelerinden biriyle oluşmuş bu zengin kaynak kayıt altına alınmamış. Asimilasyonun etkilerini düşündüğümüzde de bir süre sonra çocukluk hayallerimizi, ideallerimizi, ruhsal şekillenmemizin kaynağını çocuklarımıza aktaramadan kaybedeceğiz. Bu kayıp çocuklarımızın kültürel, ruhsal kaynaklarıyla bağlantısını sağlayan bir demet kökün koparak onları köklerinden koparmakla eş değer olduğunu unutmayalım.
Yıllardır neden Îs’îrd’ten (Siirt) yeni bir Sebo Têtê, bir Emine Venno çıkaramıyoruz? (Siirt’te yaşamış ve birçok eser vermiş Siirtlilerin gönlünde yer etmiş iki halk sanatçısı) Günümüzde kültürümüzün temsilcileri olan Arap Sanatçılarımızın birçoğu güçlü bir sese ve kabiliyete sahip olmalarına rağmen neden hala on yıllarca önceki repertuvarlara, kendilerini yansıtacak günümüzün yansıması olacak yeni besteler ekleyemiyorlar? Kuşkusuz büyük bir çabayla, imkânsızlıkla sundukları değerli katkılarını görmezden gelmiyoruz. Ama kendimize böylesi zengin ve kadim bir kültürün mirasçıları için yeterli olup olmadığı sorusunu soralım diyoruz.
Bu konuda hem sanatçılarımız, hem de bu kültürün sahibi Arap halkı kendini sorgulamalıdır. Kuşkusuz sanatçının sanatçı olmaktan kaynaklanan sorumlulukları vardır. Ama halkında bu sorumlulukları belirlemede talip olması gerekir. Halkın talep etmediğini sanatçı etkili bir biçimde yansıtamaz, sanatçının sunumu olmadan halk etkili bir biçimde talepte bulunamaz. Her iki olguda birbirini tamamlayan olgulardır. Arap-Arami kökenli halk toplulukları, etkinliklerinde (Düğün, nişan, toplantı, kültürel etkinlik, geleneksel etkinlikler, bireysel etkinliklerinde vb.) kendi kültürlerini yaşatabilmek için Arap müziğini icra eden sanatçıları davet ederek CD’lerini alarak, radyo ve istek programlarına isteklerde bulunup teşvik etmelidir. Bu teşvik bu zengin ve kadim kültürün gelişmesinde ve korunmasında önemli katkılarda bulunacaktır. Bunu uyguladığımız takdirde, sanatçılarımızda büyük bir şevkle bu etkinliklerimize layığıyla sunacakları yeni repertuvarlar çıkarma gayretini gösterecektir. Kuşkusuz sanatçılarımızdan istemediklerimizi icra etmelerini bekleyemeyiz. Eğer Îs’îrd’li bir Arap sanatçıdan kına gecesinde “Ay lé lé hinné” şarkısı yerine Türkmen kardeşlerimizin güzel bir müzik eseri olan “çayda çıra” isterse sanatçı onu icra edecektir.
Îs’îrd’te konuşulan Arapça lehçesi Aramicenin ve Arapçanın en eski lehçelerindendir. Bizler bu lehçeyi konuşabilen, diğer Arapça lehçeleri arasında köprüler kurabilen son temsilcileriz. Kadim kültürümüzün yansıması olan Îs’îrd ve diğer illerimizdeki Arapça lehçelerini koruyalım, yaşatalım, yaşatacak çalışmalara destek verelim.
İlk önce, hangi şehirde olurlarsa olsunlar tüm Arap-Arami kökenli annelere seslenmek istiyorum; çocuklarınıza “Karra Kefy Mé Kefy” ile başlayan masalları yeniden anlatın, evinizde iftiharla çocuklarınızla medeniyetler yaratmış kadim bir kültürden gelen anadiliniz olan Arapça konuşun. Merak etmeyin çocuklarınız eğitimlerinde daha başarılı olacaklar. Çünkü dil öğrenme sürecinin en aktif olduğu çocukluk döneminde benim gibi 3 dili öğrenebilme imkânı var. Ben okula başladığımda sadece Arapça biliyordum, sınıfta Türkçeyi, teneffüslerde ve sokakta Kürtçeyi öğrendim (ortaokul ve lisede çat pat öğrendiğim İngilizce de var). Daha sonra da İsviçre’de Fransızcayı daha rahat öğrendim ve hiçbir sıkıntı yaşamadım tam aksine hafızamı güçlendirdi. En önemlisi diğer kültürlere insani bir meziyetle saygıyla yaklaşmamı öğretti.
Sizler bu kadim kültürü yaşatabilecek tek etkensiniz, lütfen bu etkinizi etkili bir şekilde kullanın. Bizler bu kültürün bu günkü ve gelecekteki mensupları olarak Sizlere Minnettar Kalacağız.
Xévet’îl Azizyn Ibdévu ixkeyun è evletkén, Fulé,Fulé, Karra Kefy Mé Kefy….. Allah îykun méxkén.