GENÇLİK HUKUKU ve TOPLUMSAL GERÇEKLİK! – Mim Yavuz Binbay

Gençlik ölümsüz olympus tanrılarının bile büyülü sözcüğü ve tümünün sürekli sahip olamadığı en değerli hazineleridir. Çünkü mitoloji olympus tanrılarının ölümsüzlüğünden sıkça bahseder ama hepsi genç değildir. Mesela Zeus pek genç sayılmaz.

Gençlik insanoğluna sunulmuş dönemsel ve ne yazık ki çok kısa süreli sunulmuş büyülü bir iksirdir. Ama gençler, iktidar sahipleri ile politikacıların özellikle de illegal örgütlenmelerin varlık kaynaklarıdır. Gençlik üzerine toplumun hemen hemen her kesimce çeşitli değerlendirmeler, belirlemeler ve göndermelerin yanı sıra, tüm bunların sonucun da bu saptamaları yapan kesimin karakterine, çıkarlarına ve ele alış biçimine uygun olarak vardığı sonuçlara uygun görevler yüklemelerin en azından bir boyutu herkesçe bilinmektedir; “ Gençler toplumun geleceğini oluşturacak toplumsal dinamiktir.” Bu doğru ama doğru olduğu kadar alışıla gelmiş biçimde istisnasız her kesimce kullanılma tarzıyla beylik bir söylem haline gelen, pratikte önemi olmayan bir saptamadan öteye geçememektedir. Böylesi söylemsel, toplumsal yaşamda pratik değeri olmayan bir saptamanın gençliğin toplumsal yapıda ki yerini ve yaklaşım tarzını ne ölçüde belirleyebilir? Ne önemi olabilir ki?

Böylesi pragmatik söylemsel bir yaklaşım, akla ister istemez bu belirlemenin kaynağı gençlerin yaşları itibariyle daha fazla yaşama olasılıklarının bulunması sebebiyle, ileri ki sürece etkide bulunabilmesi mantığı mıdır? Gibi sığ mantığa dayalı bir soruyu çağrıştırmaktadır. Bu mantıkta aklı-selim herkeste yaratacağı iticilik, gençlikte bir tepkiye hatta ters bir reaksiyona sebep olmaya vardığını günlük yaşamda ki birçok örnekte görebilmek mümkündür.

Bu saptamayı hiç bir tereddüt geçirmeden rahatlıkla kullanan kesimler, acaba bu saptamaya ne kadar doğru ve samimi bir tarzda yaklaşıyorlar. Geleceğin dinamiğini koruyup geliştirmek için kaç parmaklarını oynatıyorlar? Tabi ki onları parmaklarında oynatmaya çalışmak hariç. Toplumun geleceğini önemsediklerini söyleyen bu kesimler bu saptamayı ne kadar önemsiyor? Ne Kadar inanarak kullanıyorlar?

Gençlik neden; istisnasız her yaştan, her cinsten, her kesimin olmazsa olmaz koşuluyla ilgi ve çekim odağı olmaktadır?

Kuşkusuz her kesimin teorik olarak konuyu ele alış amaçları, biçimi ve tarzı itibariyle gençliğin belirli yönlerini tartışma götürmeyecek doğrulukta saptamaları vardır. Bu doğru saptamalardır ki bu analizlerin her boyutu çeşitli kesimlerce kabul görüp savunulan ve uygulanan olgular haline getirilerek gençliği istenilen amaçlar etrafında toplayarak bu sınırsız dinamik güç harekete geçirilebilinmektedir.

Kimine göre bir yaş kategorisidir. Kimine göre bunun yanı sıra bulunduğu sosyal katmanın taşıdığı karakteristik özelliklere göre kendi içinde ayrıca kategoriler oluşturur. Kimine göre katmanının karakteristik özelliklerini yansıtan bir geçiş sürecidir. Kimine göre istikrarsız ve oluşum süreci içinde olan karekteri sebebiyle kararsızdır, o yüzden işlenerek karakter kazandırılmalı ve kazandırılan karaktere uygun bir istikrara kavuşturulmalı.

Tabi ki burada anlaşılması gereken kendilerinin uygun gördüğü veya biçtiği role ve onların çıkarlarına uygun hareket etmesini sağlayacak bir karakterden bahsedilir. Kimine göre pozitif veya negatif anlamda çok güçlü bir potansiyeldir. Bu yönlü kısa belirlemeleri çok uzun listelere dönüştürebileceğimiz gibi bir veya bir kaçını ele alarak o yönlü analizler geliştirebiliriz. Ancak amacımız gençliği bir kalıba sokmak olmadığı için, amacımızı sadece yalın olarak gençliğin olabildiğince temel özelliklerini veya ne olmaları gerektikleri değil, ne olduklarını yansıtmakla sınırlayacağız. Çünkü daha önce onları belirli kalıplara sokmayı denemeye çalışanların gençliğe biçtikleri daracık deli gömleklerine onları ne kadar sığdırabildikleri veya sözüm onlara hazırladıkları çelik kalıplar da onları ne kadar tutabildikleri veya şekillendirebildikleri büyük tartışma götürür. Bu tür çabaların en belirgin ve meşhur örnekleri Hitlerin faşistleri, Lenin ve Stalinin sosyalist veya komünist gençlerini yaratabilme çabaları ve sonuçlarıdır. 

Aslında dünyada veya tarihte şu kalıpların gençliği diyebileceğimiz hiç bir örnek yoktur, olmamışta. Bu tür iddialara özellikle katı ideolojik yapılanmaların yanı sıra dar marjinal örgütsel yapılanmalar da rastlamaktayız.

Yüzeysel ve önyargılı yaklaşıldığında bunu böyle kabul etmek mümkün, gençliğe yönelen ve toplumsal yapıda telafisi çoğu zaman mümkün olmayan tahribatlara yol açan bazı tepkisel yaklaşımlar böylesi bir anlayışın ürünüdür.

Ancak sağduyuyla, önyargısız derinlemesine incelenebildiği takdirde bunun böyle olmadığı, gerçekte bu dar kalıpların, gençliği ifade etmekten çok uzak kaldığını rahatlıkla görmek mümkündür. Aslında en çokta bu dar kalıplar içinde ki görünümüyle pratikte bu dar kalıplara karşı mücadele etmektedir. Çünkü konumu ne olursa olsun, hiç bir genç dolaylı veya dolaysız olarak kendisine dayatılan sıradanlığı kabul etmez, her genç karakteristik olarak pratikte ki tavır ve davranışlarındaki yansımalarında sıra dışılık yaşamsal bir amaç, bir idealdir. Bu mücadelede her gencin kendisince, kendisine biçtiği rol, topluma bir kurtuluş getirecek değişimin sağlanmasında ki katkıyla en hafif deyimle alçak gönüllü bir kahramanlıktır.

Oysa gençliği kendilerince bir kalıba hapsetmeye çalışan söz konusu yapılanmalarda birey daima yapının bir sıra neferidir, her şeyi yapması gereken ama bu yaptıklarının sonuçlarını sahiplenemeyen veya sahiplenemeyecek silik bir kişilik. Bu yapılanmaların yansımaları olan; Marksizm daha çokta Leninizm, Faşizm ve Teokratik ideolojilerin tüm yansımalarını ifade eden yapılanmalarda bunu açık bir biçimde görebilmek mümkündür. Katı bir ideolojiye bağlı olmayan Kapitalist liberal-muhafazakâr örgütlenmeler ve yapılanmalarda ise en belirgin tavır, gençliğe önyargılı yaklaşımla toplum düzenini tehdit eden potansiyel suçlu yaklaşımıdır.

Kuşkusuz bu saptamalar en uç noktaları analiz etmekten uzak sadece bu yönlü bazı yaklaşımları sadece özet bir örnek teşkil etmesi bazında kabaca sıralamak amacını gütmektedir.

Gençliğin kendine özgü bir hukuk yorumu vardır. Kendi yorumunda; genel hukuka aykırılığın suç teşkil etmediği ilk bakışta anlaşılmaktadır. Bu yorumun genel hukukla uyumunu aramak boşa bir çabadır. Çünkü böylesine bir çaba veya sorunu olmadığı gibi uyumu da söz konusu değildir. Yaklaşım, yorum ve bunun sonucunda kurallar tamamen kendilerine özgüdür.

Genel yorumunda (Gerçekte) ne kendisinin ne de bireyin çıkarları yoktur. Bireyin ve özellikle kendisinin çıkarları daima ikinci plandadır. Daha doğrusu netlikten uzaktır. Tam anlamıyla ideal amaçlar hedeflenmiştir. Birinci planda daima toplum ve toplumsallık vardır.

Gençlikte en belirgin temel özellik, somut bir tecrübeye ve buna bağlı olarak geçmiş belleğine sahip olmayışıdır. Var olan güçlü bellek tamamen kurallarını kendisinin koyduğu ideallerine uygun olarak oluşturduğu analitik bir bellektir. Bu sebeple somut temel baz kendi idealleridir. Her ne kadar tarih kendisine geçmişle ilgili bir bellek sunuyorsa da bu soyut belleğe temel yaklaşım seçicilik babında kendi ideallerine dayanak arama bazındadır.

Bir diğer özellik tüm yanlış uygulamaların ve bu yanlış uygulamalardan kaynaklanan kötülüklerin, geçmişten özelliklede kendisinden önce kaynaklandığı ilkesidir. Doğruların ve kurtuluşun kendi yaklaşımlarında olduğu yönünde ki sarsılmaz inancıdır. Buna yaklaşımında tam bir Makyavelist yaklaşım söz konusudur. Çünkü bu ideallerin gerçekleşmesi için onlara her uygulama mubah ve kendilerince meşru ve yasal görünmektedir. Fakat bu yasallık genel hukuka uygun yasallık değil tamamen kendi idealleri için kafalarında izafi olarak oluşturdukları hukuka uygun yasallıktan yola çıkan bir toplumsal meşruiyettir. Bu tamamıyla kendi ideallerini gerçekleştirmede uygun zemin yaratacak uygun kurallardır.

Aslın da gençlik, militanı olduğu dar kalıplı örgütlerin düşüncelerini kendi kurallarınca yorumlayarak savunmakta ve bu düşünceler yakından irdelendiğinde söz konusu örgütün düşüncelerinden ciddi farklılıklar taşımaktadır. Hatta bu düşünceler tamamen kendisine özgüdür dersek abartmamış oluruz. Legal ve illegal örgütler bu döneme damgasını vuracak bu gücü politik etkinliklerini arttırmak amacıyla kendilerince onları zapt u rapt altına alabilecekleri deli gömlekleri dikerek, onlara bu deli gömleğini giydirebileceklerini umarak denetlemeye çalıştılar. Bu çabanın herkesçe malum sonuçları ülkemizde 1975-1980 dönemine hatta 2000’li yıllara uzanan döneme damgasını vurduğu gibi önümüzde ki süreçleri de etkileyecek en önemli etkenlerden biridir.

Günümüzde aynı pragmatik yaklaşımlarla A,B…X,Y,Z vb. kalıplar biçmek geçmişten ders almamaktır. Unutulmaması gereken en önemli olgu, “gençliğin deneyimi yoktur ama zamanı, enerjisi ve bilgisi vardır.”

Gençlik her dönemde olduğu gibi kendi doğrusunu uygular ve uygulayacak. 

Mim Yavuz Binbay