Dün ulusal bir gazetede anlaşılması zor kanımı donduran kısa bir haber okudum. Suriye’de üç Hristiyan din adamı kolları ve kafaları kesilerek barbarca infaz edilmiş. Bir an bunun mantığını bulmaya çalıştım. Ama savaşlarla dolu insanlık tarihinin büyük bir kesitinde tarihe lanetli olarak geçmiş buna benzer işlenmiş nadir suçlar bulabildim. Bu olaylarda tarihin her döneminde lanetlenmiştir. Bu konuya iki metropolitin kaçırılması olayında da belirtmiştim. http://www.firatnews.org/news/guncel/kacirilan-metropolitler-turkiye-nin-guvencesi-altindaydi.htm
Tarihin her döneminde savaşlarda bile din adamları ve kurumları özel bir konumda değerlendirilmiş, özel bir dokunulmazlık kapsamında tutulmuştur. Buna uymayan kişi ve kurumlar savaş ve insanlık suçu kapsamında değerlendirilmiştir. Bahsi geçen din adamları 10’000 yıllık insanlık tarihinde insanın insanlaşmasında önemli öncü bir role sahip olan dinin sembolleriydiler, onları kural tanımaz, barbarca yöntemlerle katledenler insanlığa ve dine karşı bir suç işlemişlerdir. Bu suç, İnsanlık değerlerine saygı duyan, insanım diyen, Allaha inanıyorum bir dine mensubum diyen herkese karşı işlenmiştir. Bu değerlere sahip olan her kişi kurum ve kuruluş bu olayın arkasında durmalı, takipçisi ve tarafı olmalıdır.
En karanlık çağlarda bile Savaşların bir kuralı hep olmuştur. Bazı dönemlerde kadın ve çocuklara dokunulmamış, bazı dönemlerde silahsızlar sadece köleleştirilmiş, günümüzde ise tarihin süzgecinden geçen yetersizde olsa bazı kurallar BM üye devletleri tarafından imzalanarak uluslararası teminat altına alınmıştır. Bu kuralları ihlal edenler ise savaş suçu işlemiş kabul edilerek, imza atan devletlerce bu suçu isleyenler yakalanarak savaş suçu mahkemesinde yargılanmasını sağlama yükümlülüğü getirilmiştir. Söz konusu katliam bir savaş suçunu içermektedir. Sözleşmeye taraf olan öncelikle tüm Avrupa devletleri, ABD, Türkiye ve tüm imza atan devletler bu katliamı gerçekleştiren katilleri yakalayarak savaş suçları mahkemesine teslim etmek yükümlülüğündedir. Ancak ne yazık ki olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen hala bu kesimlerden resmi bir açıklama gelmemiştir. Bu barbarca olayın failleri yakalanıp yargılanmadıkça vebali Cenevre Sözleşmesini imzalayan tüm üye devletlerin üzerinde olacaktır. Tüm diplomatik kuruluşları devletlerini işlenen bu insanlık ve savaş suçu konusunda bilgilendirmeye davet ediyoruz.
Bu insanlık ve savaş suçunu yeterince kamuoyuna duyurmayan basın görevini yerine getirmemiştir. Kamu adına görev yapan basını bu olayın failleri yakalanıncaya, yargıya teslim edilinceye kadar görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Demokrasinin temel taşı ve olmazsa olmaz unsurları olan; sivil toplum kuruluşlarını insanlığın tüm değerlerine karşı işlenmiş bu suça karşı duyarlı ve taraf olmaya tepkilerini göstermeye davet ediyoruz.
İnsanlığın tüm değerlerine karşı işlenmiş bu menfur olayın faillerini lanetliyoruz.
İnsanlık değerlerinin sembolü Arami-Süryani kökenli soydaşlarımızın öldürülmesini lanetliyoruz. Yukarıda duyarlılığını beklediğimiz, kurum kuruluş, kişilerin dayanışmasıyla bu olayın failleri yakalanıp yargıya teslim edilinceye kadar takipçisi olacağımızı duyurmak istiyoruz. Bu konuda duyarlı olan tüm kurum, kuruluş ve şahsiyetlerin dayanışmasını bekliyoruz.
Mim Yavuz Binbay
Arab-Arami Birligi Platformu sözcüsü
İletişim ; araskem@gmail.com
http://www.kurdistana-bakur.com/modules.php?name=News&file=article&sid=7240
https://www.newroz.com/tr/politics/353039/hangi-kural-hangi-su