Anadolu Arapları Derneği kongresi divan başkanlığına

bn

Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği
Cemeʿet ël ʿArap u l-Ârâm fî beyt ël Nehreyn
Union Arabe et Araméen
Mail- araskem@gmail.com web-site : www.beyt-nahreyn.com

Yé éxven û xévet’îl azîzin, Değerli Kardeşlerim,

Beyt-nahreyn Arap-Arami birliği olarak, Anavatanımız Yukarı Beyt-nahreyn ve Anadolu coğrafyasında var olma, yeniden diriliş mücadelesinde önemli bir konuma sahip olan Anadolu Arapları Derneğini ve kongresini saygı ve muhabbetle selamlıyoruz.

Yurtdışında olmam sebebiyle kongrenize katılamazsam da kalben ve tüm benliğimle sizinle olduğumuzu belirtmek isterim.

Beyt-nahreyn Arap-Arami birliği, İstanbul istişare toplantısından sonra partileşme çalışmalarını Anadolu Arapları Derneğiyle birlikte sürdürme kararını onaylamıştır.

Türkiye’de, 8 milyona yakın Arap, Arami kökenli insanımız yaşıyor. Ülkenin toplam nüfusunun % 10’unu oluşturan halkımızın, dernekleri olmasına rağmen, hala kapsamlı bir temsili bulunmamaktadır. Yüzyıllık asimilasyoncu baskının zulmünden dolayı varlığımızı koruyabilmek amacıyla kurduğumuz derneklere adımızı veremedik yaşadığımız şehirlerin ismini kullanarak ( Mardinliler-Siirtliler-Urfalılar-Hataylılar derneği gibi) örgütlenmemizi sürdürdük. Şehirlerimizin ismi yakın geçmişe kadar bizi temsil ediyordu. Mardin, Siirt, Urfa, Hatay dedin mi, Arap halkı akla geliyordu Arap şehirleriydi. Ancak son dönemlerde demografik yapı değişti artık aynı anlama gelmiyor. Bu tür örgütlenmeler bizleri temsil etmekte bizleri yansıtmada yetersiz kalıyor. Ve Türkiye’nin dört kurucu unsurundan biri ve üçüncü büyük halkı, hiç örgütlenmemiş gibi sayılarak örgütsüz gözüktüğü için yok sayılıyor. Bu eksikliği gidermek ve demokratik taleplerimizi legal bir zeminde dile getirmek için partileşme çalışması kararı alındık. Bu karar Türkiye’de Arap halkı için etnik-kültürel kimliğini kullanarak siyasal alana yansımasında ilk olması anlamında tarihi bir karardır.

Bilinenin aksine Araplar ve Aramiler bir yerlerden göç etmiş « göçmen » halklar değildir. Aksine Mezopotamya kültürünün kurucusu ve asıl sahipleridirler. Beyt-nahreyn’deki, belge ve tarihsel kalıtlarda Arap -Arami kültürü M.Ö. 2850 ve daha eskilere Tel Halef ve El Obeyd kültürüne kadar uzanır. Göç yoluyla gelenlerin ise bu bölgede 1400 yıllık bir tarihi var.

Tüm bu gerçeklere rağmen, Arap – Aramiler, 1923’lerden sonra yok sayılmaya çalışılmış, red – inkâr ve uzun asimilasyon ve baskı politikaları halkımızda ne yazık ki kültürel ve milli aidiyet duygularını çökertmiştir. Türkiye, gelinen süreçte bir değişim ve dönüşüm dönemine girmiş bulunuyor. Bu dönemde 1923’lerde yapılan hataların ve yanlış politikaların farklı bir versiyonuna maruz kalmamak için gecikmiş örgütlenmelerimizi tamamlamak zorunluluğu bulunmaktadır.

Son dönemlerde, Türkiye’de bir tek kültürel ve etnik sorun varmış gibi bir algı oluştu. Kuşkusuz tüm halkların var olma mücadelelerini meşru görüyor ve destekliyoruz. Ama bu mücadeleler kadim halkımızı inkâr etme üzerine kurgulanmamalıdır.

Beyt-nahreyn Arap-Arami birliği sadece bir dili temsil eden bir örgütlenme değildir. Birliğimiz bir halkı, bir kültürü, kadim bir medeniyeti temsil etmektedir.

Cumhuriyet döneminden sonra, tüm « araştırmacılar » ağız birliği etmişçesine Beyt-nahreyn kültürünün temel yapısını teşkil eden temel olguları ya görmezden gelmişler veya bilinçli olarak o olguları büyük bir gayretle yok etmeğe, sansürlemeye çalışmışlardır. Temel yok edildiğinde bina çöker. İşte günümüzde böyle bir çöküşü yaşıyoruz. Günümüzde bu temel anlayışın yansıması olarak, bazı kesimler Beyt-nahreyn kültürünün kurucu unsur olan Arap -Arami kültürünü ve İslam’ın tasavvuf kolunu yok sayarak kendilerine mal etmeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım güneş dil teorisyenlerinin bir dönem Sümerleri Türk saymalarına benzemektedir.

Birliğimiz, Arap – Arami Sami kültürüne mensup olan tüm halkları bir çatı örgütü olma özelliği taşıyacak, kültürel haklarından doğan ulusal ve uluslararası haklarını, ulusal ve uluslararası platformlarda savunan bir yapılanma olacak. Asla şiddeti esas alan tahakkümcü bir politika gütmeyecek. Tam aksine çoğulcu ve demokratik bir işleyişi esas alarak medeniyetlere ışık tutmuş Tel-halef ve el-Obeyd kültüründen günümüze kadarki yansımalarının temsilcisi olmayı, tarihsel süreçte olduğu gibi günümüzde de birlikte yaşadığı kültürlerle barış ve dayanışma içinde birlikte yaşamanın çağdaş bir yansımasını önümüzdeki yüzyıllara taşımayı esas alacaktır.

Kadim kültürümüzün bireyleri olarak; Dedelerimizden emanet aldığımız kültürel mirasımızı çocuklarımıza ve torunlarımıza yüz akıyla devredebilmek için yapacağımız çabalara katılmanızı ve destek vermenizi diliyoruz.

Her halk kendi diliyle-kültürüyle tanınır. Dil ve kültür bir halk için var olmanın temel taşıdır.
Beyt-Nahreyn Arap-Arami Birliği olarak; Kadim halkımıza, var olma mücadelesinde azimli olması diline ve kültürel kimliğine sahip çıkması çağrısında bulunuyoruz. Özellikle annelerimize çocuklarına anadillerini öğretmelerinin anne sütü kadar elzem olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Çocuğunuzun bedeni nasıl anne sütüyle besleniyorsa benliği de kültürel kimliğiyle ve onun yansıması olan diliyle beslenecektir.

Uzun süredir coğrafyamızda karıştır, katliam yap, çaresiz bırak, kendine bağla, işbirlikçi devşir, barıştır politikalarıyla coğrafyamızı kana bulayan güçler halklarımıza karşı piyonları aracılılığıyla yaptırdığı katliamlarla insansızlaştırma, göç ettirme yetmezmiş gibi insanlık tarihinde önemli kültürel miraslar olarak kabul edilen şehirlerimizi de harabeye çevirdiler.

Arap coğrafyasında Arap Baharı adı altında başlatılan Arap soykırımına dönüşen politikaları 21. yüzyıla insanlık suçu olarak damgasını vuracak bir soykırım girişimi olarak değerlendiriyoruz. Bu güne kadar bu coğrafyada katliama uğrayanların sayısı BM genel sekreterinin de belirttiği gibi 7 milyonu aşmış göç edenlerin sayısı ise 25 milyonu aşmıştır. Bu bir soykırımdır. Bu soykırımı lanetliyoruz ve derhal durdurulmalıdır.

Halklarımızın başına bu belayı kimler musallat etti? Bugün kargaşanın kaynağını oluşturan tümü dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanmış yabancı terörist güçlerden müteşekkil güçlerin destekçileri Kimler? Bu güçleri bu bölgeye kimler tahkim ettirdi? Halklarımızı bu çaresizliğe kim sürükledi?
Bizlerin Beyt-Nahreyn coğrafyasının asal halkları Araplar-Kürtler-Süryaniler- Ermenilerin vd. net bir planları olmadığı ve katliamcılarından medet uman çaresizlik politikalardan vazgeçmediği sürece;
Halklarımıza tüm bunları layık görenler, halklarımızın acılarından beslenenler riyakârca her gün yeni planları olduğu savıyla, coğrafyamızı harabeye çevirmeye, halklarımızın acılarından beslenmeye ve halklarımızı çaresizce işbirlikçi köleliğe mahkûm etmeye devam edecekler.
Kadîm Beyt-Nahreyn coğrafyasının kurtuluşu tüm yabancı güçlerin coğrafyamızdan çekilmesiyle ve coğrafyamızın asal halklarının demokratik ittifaklarıyla oluşacak işbirlikleriyle gerçekleşecektir. Bunun dışındaki tüm girişimler halklarımıza yıkımı, topraklarımızda mülteciliği, katliamları, yüzyıllar sürecek halklar arasında düşmanlıkları, işbirlikçi köleliği dayatacaktır.

Gençler, sizler yeniden var olma ve geleceğimizi kurabilmemizin teminatısınız. Kadim halklarımızın onurlu mücadelesinde yerinizi alın, Sizlerin rolü olmadan gelecek kurulamaz, rolünüzü oynayarak kadim halklarımızın teminatı olunuz. Sizleri yok sayan politikalara karşı Arap-Arami gençliğinin tutkulu mücadelesinin kararlılığını sergileyin. Size inanıyoruz ve güveniyoruz. Siz olmadan gelecek olmaz. Kadim halkımızın geleceğini sizler kuracaksınız. Halklarımızın geleceğine sahip çıkınız.

Arap-Arami halklarına karşı sürdürülen çifte asimilasyon ve red ve inkâr politikaları sonucunda asimilasyonun ve insanlık suçu katliam ve benzeri uygulamalar sonucunda başka milliyet mensubu olarak yansıtılan halklarımız mensubu aşiret, şahsiyet ve gruplara asıllarına dönme kimliklerine sahip çıkma ve yansıtmaları çağrısında bulunuyoruz. Aksi durumda Türkiye nüfusunun %10’na denk gelen varlığımız küçük bir azınlık olarak algılanmaktadır. Oysa halklarımızın varlığı Türkiye’de 3’cü, bölgede (Beyt-nahreyn’de) ise 2’ci nüfus yoğunluğuna sahiptir.

Sami halk toplulukları olarak, tüm Araplar-Arami kurumlar Allah’ın birliği gibi bir ve birlik olmalıyız.

Kimseye diyet borcumuz yok ve kimsenin sürüsü, vitrin süsü ve figüranı olmamalıyız.
Arap-Arami birliği olarak kimseden bir lütuf beklentisi içinde değiliz. Hakkaniyet ve ilkesel bir temsiliyetin olması gerektiğine inanıyoruz.

Etnik ve kültürel varlığımızı kerhen söylenen, karşılığı olmayan söylemlere değil, etnik ve kültürel Varlığımızın kabulünü ve temsilini istiyoruz.

Başkası Türk-Kürt olmak zorunda değiliz, Kendimiz (Arap-Arami-Asur-Süryani- Keldani – İbrani -Mıhallemi) olarak özgünlüğümüzle yansımak istiyoruz. ”

Biz kimseyi inkâr edip yok saymadık, kimsenin de bizi inkar edip yok saymamasını, yok sayan politikalara destek vermemesini istiyoruz.

Tüm siyasi aktörlere, bizler bu coğrafyanın demografik, kültürel, siyasal bir aktörü olduğumuzu ve her geçen gün daha etkili bir aktörü olmaya devam edeceğimizi hatırlatmak istiyoruz.

Nîxné mé nékêrné şîy millé, inrîd kî şîy éxêt mé yînkîrné.

Nîxné inrîd dîn messîl roxnâ kemé lé nîxné Arab, Arami, Siryani kadîym, Keldani, İbran u Mehallimi.

Tixyé medeniyet’îl Arab, şems Beyt’îl nahreyn.

Mim Yavuz Binbay
BEYT-NAHREYN ARAP – ARAMİ BİRLİĞİ