Umutların sönmesine izin vermeyin – Yakup NUHOMO

1917 yılının sonlarına doğru, Hakkâri dağlarında soykırımdan arta kalan Doğu Süryaniler, Urmiye’deki kardeşleri ile bir olup Patrikleri Mar Shemun’un etrafında kenetlenmişlerdi. Soykırımda yaşananlar ve dönemin içinde bulunduğu karmaşa, Nasturi diye bilinen Doğu Süryanilerin kendilerini örgütleme ve…. — Yakup NUHOMO

1917 yılının sonlarına doğru, Hakkâri dağlarında soykırımdan arta kalan Doğu Süryaniler, Urmiye’deki kardeşleri ile bir olup Patrikleri Mar Shemun’un etrafında kenetlenmişlerdi. Soykırımda yaşananlar ve dönemin içinde bulunduğu karmaşa, Nasturi diye bilinen Doğu Süryanilerin kendilerini örgütleme ve silahlanma ihtiyacını doğurmuştu. Öyle de yaptılar ve kısa dönemde örgütlenip yaşadıkları bölgede büyük bir silahlı güç haline gelmişlerdi.

1915 Soykırımı (Sayfo) ve I. Dünya Savaşı koşulları sonrasında bölgede güç haline gelen elbette sadece Mar Shemun önderliğindeki Doğu Süryaniler değildi. Bazı Kürt Aşiretleri de bölgede ciddi bir güç sahibi olmuşlardı. Bu aşiretlerden biri de, liderliğini Simko Ağa’nın yaptığı Şikak Aşireti’ydi.
Daha da önemlisi bölgede ayrı ayrı birer güç haline gelen; Simko Ağa ile Patrik Mar Shemun’un birbiriyle ilişkileri de çok iyi ve ileriye dönük ortak hesapları da vardı. Ama ne olduysa bu ortak hesapların sonuçlanmasına imkan oluşmadı.

Simko Ağa, Mar Shemun’a bir mektup yazarak kendisiyle görüşmek istediğini ve bunun için de kendi evine davet ettiğini belirtir. Mar Shemun fazla düşünmeden daveti kabul eder ve aralarında kardeşi ve en güvendiği insanların da bulunduğu maiyetiyle birlikte 3 Mart 1918 günü Salamas’a Simko Ağa’ya misafir olur. Yemekler yendikten ve sohbetler yapıldıktan sonra Mar Shemun Koçanis’teki makamına dönmek için arabaya binmeye çalıştığı anda katledilir. Elbette 3 Mart’ta Simko Ağa’nın evinde ve kapısının önünde katledilen sadece Doğu Havari (Nasturi) Kilisesi Patriği Mar Shemun ve maiyetindeki 100’e yakın insan değildi. Aynı anda Kürt ve Süryaniler arasında o dönemde ortaya çıkabilecek ittifak ihtimali de öldürülmüştü. Hatta daha da ileri gidip, bu coğrafyada binlerce yıldır birlikte yaşayan Kürt ve Süryanilerin ortak bir gelecek umudu da öldürülmüştü.

Bu olay sonrasında kazanan maalesef ne Kürtler ne de Süryaniler oldu. Sadece bölgeyi egemenlik altında tutmak için halkları birbirine kırdıran soykırım, katliam ve her türlü baskıyı yapan egemenler oldu.

Aradan yaklaşık yüz yıl geçti. Bugün Ortadoğu hemen hemen I. Dünya Savaşı sonrasındaki koşullara benzer koşullar içerisinde bulunuyor. Egemenler bugün de egemenliklerini sürdürmek için her türlü oyunu ve kötülüğü yapmaya devam ediyor. Buna karşı halklar da mücadele veriyor; barış, özgürlük ve eşitlik temelinde ortak bir gelecek kurmak için de çaba sarf ediyorlar.

Bu anlamda bugün Suriye’nin Gozarto (Rojawa) bölgesinde, büyük bedeller ödeme pahasına ciddi bir mücadele veriliyor. Kürtler, Süryaniler ve Araplar ortak düşmana karşı savaş veriyor ve ortak bir ülke kurmak için Kobanê’de, Khabur’da bedel ödeyip destanlar yazıyorlar. Ama ne yazık ki oyun ve ihanetler burada da halkların peşini bırakmıyor.

21 Nisan 2015 tarihinde Khabur’da direniş destanı yazan Khabur Savunma Güçleri Komutanı Shamasha Davud Cındo ve Dış İlişkiler sorumlusu Elyas Nasır, değişik ithamlarla evlerinden alındıktan sonra ölüme gönderiliyorlar. Yapılan işkence ve kurşunlama sonrasında Shamasha Davud hayatını kaybederken Elyas Nasır ise ağır yaralı olarak kurtuluyor.

Saldırganlar aslında Elyas Nasır’ın da öldüğünü düşünerek yanından ayrılıyorlar. Dolayısıyla yaşanan durumun ne olduğu ilk etapta bilinmiyor ve saldırının IŞİD çeteleri tarafından yapıldığı düşünülüyor. Ancak Elyas Nasır’ın durumu iyileştikçe işin de gerçeği ortaya çıkıyor.
Meğerse Shamash Davud ve Elyas Nasır’ı evinden alan ve ithamlarda bulunanlar YPG savaşçılarıymış. Dolayısıyla işkencede bulunan ve bu iki Süryani’yi öldürmeye çalışanlar YPG savaşçıları. Tabi olay şu anda en üst düzeyde soruşturma aşamasında ve bunu yapanlar tutuklu. Dolayısıyla işin rengi er veya geç ortaya çıkacak. Ancak ben birkaç şey söylemek istiyorum:
Bana göre bugün yaşananlar 1918’de yaşananlardan çok daha vahim. Çünkü yukarda da anlatmaya çalıştım, 1918’te yaşananlar, Kürt ve Süryaniler arasında ortaya çıkabilecek bir ittifakı ve daha da önemlisi bu iki halkın belki de devlet olma şansını ortadan kaldırdı. Halklar arasında önyargı ve düşmanlıkların devamına neden oldu. Ancak bugün yaşananlar, Kürt ve Süryanilerin birlikte oluşturdukları ortak yapıyı ortadan kaldırabilecek sonuçlar doğurabilir.

Bu yüzden bu olayın üzerine gidilmeli ve en derin ayrıntısına kadar araştırılarak sorumluların hesap vermeleri sağlanmalıdır. Çünkü hem egemenler, hem de halkların birlikteliğinden korkanlar, bugüne kadar ince eleyip sık dokudukları önyargı ve düşmanlığın devam etmesi için tetikte bekliyorlar.

Haberin kaynagi ;

http://www.ozgur-gundem.com/yazi/133311/umutlarin-sonmesine-izin-vermeyin