TARİH YÜZYIL ÖNCESİNİ NASIL YAZDIYSA BU GÜN YAŞANANLARIDA YAZACAKTIR. – Mim Yavuz Binbay

portreEvet, insan unutur gözükse de tarih unutmaz. Yüzyıl önce bu coğrafyada bugün hiç kimsenin sahip çıkmak istemediği insanlık suçu kapsamında birçok olay yaşandı. Bizim kuşağımız ve önceki kuşaklar bunları yazamadı, tartışamadı en cesurumuz ancak kulaktan kulağa söyleyebildi. Oysa bugünkü kuşağın yazılardan okudukları o insanlık suçları sadece yazılarda, fotoğraflarda değildi gerçek yaşamda bugün yaşananlar gibi birebir yaşanmıştı.

O günün faillerinin ortak bahaneleri; var olma mücadelesiydi, önce onlar saldırdı, KANDIRILDIK! Neden ve ne için kandırıldınız? Kim vadetmişti? Ne vaat edilmişti? Hiçbir şeyin arkasına devekuşu misali gizlenmeden tanımlamak lazım, vaatler karşılığında her söylenen, kurgulanan insanlık suçları dâhil her uygulamayı bu vaatler karşılığında yaptınız. Sonra efendilerinizin emirleri doğrultusunda efendilerinize yaranmak adına kendi halkınıza karşı aynı suçları işlediniz. İşte o dönemdeki devletlerin ve halkların politikacılarının durumu bu. Bu konuyu SENARYOLARDA FİGÜRAN OLMAK yazımda değinmiştim.  https://beyt-nahreyn.com/?p=547  veya   http://www.siirtnews.com/yazar-201-senaryolarda_figuran_olmak.html     Veya  http://www.mardiniletisimgazetesi.com.tr/Senaryolarda-Figuran-Olmak-yazisi-300/ adreslerinden ulaşıp okuyabilirsiniz.

O dönemde ne olduysa bugün olanlarda o dönemde olanların bugünkü versiyonundan farklı olmayacaktır. Gene vaatler, bahaneler, kandırılmalar ve ortada kalan insanlık suçları!

Yüzyıl önceki aktörleri tarih ve toplumsal dinamikler yargıladı ve yargılamaya devam ediyor ve failler hak ettikleri cezaları alıncaya, mağdurların vicdanları rahatlatılıncaya kadar da devam edecek. Bugünün aktörlerine Büyük İskender’in Zülkürnayn’êl Evvel’in mezarını bulması hikâyesini ve mezar taşı levhasında yazılanları hatırlatmak istiyorum.

İskender ab-ı hayatı aramak için yola çıkar. Yolda ağaç kabuğundan elbiseler giyen ve sadece sebze yiyen bir halkla karşılaşır. Kendisinden yaklaşık dört bin yıl evvel yaşamış olan Zülkarneyn’êl Evvel’in mezarına rastlar. Mezardaki levhaya Zülkarneyn’êl Evvel şöyle yazdırmıştır:

“Ey İskender, ben de senin gibi dünyayı hükmüm altına aldım, ab-ı hayatı aramaya çıktım, ancak ona ulaşamadım, hayatın ardından insana mutlaka memat erişir. Benim halim akıllı bir insan için ibret olarak yeter.”. İskender-i Zülkarneyn.

Evet, bu coğrafyadan ne anlı şanlı devlet ve imparatorluklar geçti AKAD, Assur, Babil, Pers, Med, Roma, Abbasi, Emevi, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı gibi bugün hangisi kaldı yaptıklarından başka? O dönemin işbirlikçileri nerede ve ne durumda? Yarın bugünden ne kalacak yapılanlardan başka? Bugünün işbirlikçileri yarın nerede ve ne durumda olacak?

Günlük yaşamımıza yansıyan çok önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Son günlerde bir yerlerden düğmeye basılarak özellikle ülkelerindeki katliamcıların katliamından kurtulabilmek için gelip vicdanlarımıza sığınan Suriyeli Mültecilere kadın çocuk yaşlı demeden başta Ay’ntap (Gaziantep) ve İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde başlatılan linç kampanyalarını gözlemlemekteyiz. Bir yerden düğmeye basıldı diyorum çünkü olaylar organize bir biçimde başladı ve devam etti. Söz konusu güruhlar aynı sloganları kullanıyordu ve olaylar bir birini takip eden aynı zaman diliminde gerçekleşti. Organize olmadan ülkenin farklı yerlerinde halk durup dururken aynı anda sokağa dökülmez. Bunu yakın tarihimizden 14-17 Nisan 1909, 1914-15, 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla biliyoruz.

Gaziantep’te, son 2 aylık süreçte özellikle sosyal medya kanallarında kurulan gruplarda Suriyelilere protesto çağrıları yapıldı. Havanın kararması ile kentin farklı mahallelerinde ellerinde sopa, bıçak ve pala ile sokağa çıkan güruhlar, ‘Suriyelileri istemiyoruz’ sloganları atarak yürümeye başladı. Olaylar sırasında 4’ü bıçakla 9’u ise dövülerek yaralanan 13 Suriyeli ambulanslarla kentteki çeşitli hastanelere götürüldü. Öfkeli güruh yol üzerinde park halinde olan Suriye plakalı araçların camlarını kırıp tahrip etti, işyerlerini yağmaladı. Bu olayları İstanbul’daki ve diğer şehirlerdeki olaylar takip etti ve hala birçok ilimizde devam ediyor. On yıl veya yirmi yıl sonra bu güruhlar, kışkırtıcıları ve çocukları ve torunları işlenen bu nefret suçuna sahip çıkabilecekler mi? Yoksa onlarda öncekiler gibi bahanelerin arkasına mı sığınacaklar?  Ama ne yaparlarsa yapsınlar öncekilerde olduğu gibi toplumun vicdanından kurtulamayacaklar ve nefretle anılacaklardır.

Gene bu dönemde birileri görevlendirilmişçesine bazı bahaneler arkasına sığınarak özellikle bir etnisiteyi veya bir din mensubunu hedef alan nefret söylemleri geliştiriyor. Bazı politikacılar uluslararası bir katliam ordusu olan ISID’i bir Arap veya Müslüman örgütü algısı oluştururcasına propaganda yapıyor.

Müzik gibi insanları birleştiren bir olgunun icraatçısı bir hanımefendi önce hacca gitmekle ilgili bir açıklamasında Arapları hedef aldı. Bu konuda Arap halkından gelen tepkilere rağmen akıl hocalarının yönlendirmesiyle özür dileme yerine bu sefer Arapları görmek istemediğini söyleyerek nefret suçuna kararlılıkla devam ediyor ve ekliyor herkes beni demokrat olarak bilir diye de buyuruyor. Hanımefendiye nefret suçu işlediği halkın bir bireyi ve 1’400 yıldır bu topraklarda yaşayan bir aileden gelen bir birey olarak hatırlatmak istiyorum demokratlık bir yerlerden birilerine bahşedilmez insan yaptıklarıyla demokrat olur. Hanımefendi buyurmuş o zengin Arapları görmek istemiyormuş! Buna diyecek tek söz var Hadi Oradan sizin ne zenginlere resital verdiğinizi biliyoruz. Hanımefendiye sormak istiyorum acaba Türkiye’den Sayın Koç, Sabancı vb. ailelerini de veya Rus, Amerikalı, Fransız zenginleri de görmek istemiyor mu? Leman Sam hanımefendi bir demokrat mütevazılığıyla Arap halkından özür dilemediğiniz müddetçe Türkiye’de yaşayan Arap-Arami halkları olarak nefret suçu işlediğinizi kabul edeceğiz. Sizi protesto edeceğiz. Dava edeceğiz.     

Bunlara paralel olarak son dönemde Yahudi yurttaşlarımıza yönelik çeşitli kesimler tarafından sistematik bir şekilde yaygınlaştırılan ırkçı nefret anti-semitist propagandasını endişeyle izliyoruz.

Bu tür saldırılar, yaşam hakkı, ayrımcılık yasağı ve inanç özgürlüğü başta olmak üzere, temel insan haklarını ihlale davetiye çıkarmak anlamına gelmektedir. Bu sistematik saldırıların ifade özgürlüğünün sınırlarını aşan ırkçı nefret suçlarına dönüştüğü açıktır ve sonuçları ortadadır.

İnsanları başta etnik köken ve inançları olmak üzere farklılıklarından dolayı hedef gösteren ve ötekileştiren söylemlerin arttığı bugünlerde, her kurum ve kişiyi yaptıkları açıklama ve eylemlerde dikkatli olmaya davet ediyorum. İnsan olmanın gereği olarak, Şiddet çağrısı ve nefret içerikli ırkçı propaganda ve kampanyalar derhal sona erdirilmelidir.

Mim Yavuz Binbay

Not: Sayın Alp Allovi, Cem Behar, Karel Bensusan, Sandy İpeker Çağlıyor, Melih Geron, Metin Damar, Metin Dekohen, Lara Fresko, İlker Geron, Melih Geron, Avi Haligua, Eli Haligua, Roni Margulies, Soli Özel, İrvin Cemil Schick, Reyan Tuvi’in yayınladıkları açıklamaya hem Sami halk topluluklarından bir birey hem de bir insan olarak destekliyorum ve imzamı koyuyorum.

http://www.diyarbakiryenigun.com/tarih-yuzyil-oncesini-nasil-yazdiysa-bugun-yasananlari-da-yazacaktir.html

http://www.kurdistanaktuel.com/tarih-bu-gunu-de-yazacaktir-makale,366.html

http://www.siirtnews.com/yazar-206-tarih_yuzyil_oncesini_nasil_yazdiysa_bu_gun_yasananlarida_yazacaktir.html