Mezbeḫê – Tespih – M. Şefik GÖRGİN

Mezbeḫê

Yewm ël wéḫét (wëḫdé), kê etmeššê fî taréq Tëllo. Kê aroḫ ël beyt. ʿabartu dem ëč-čeyxêne. Araytu marḫûm mëxtarna ken qéʿét dem ëč-čeyxêne. Kê fî ḫewl u ḫeweleyu ʿeš tazlamé. Ewwël me arâni, zaʿaqni. Ellî ëlleh teʿe ërkës, šrablok čêyi šî. Enê m-mé, rëḫtu, sellëmtu ʿeleyén u carraytuli kërsi uw rëkëstu cembén. Baqa astënot ʿele mëxtarna.

Ke yëḫki ḫekkoyët boš taybé. Deḫkikén ḫekkoyëtu. Ḫekkoyëtu ešem lé kël ḫekehe, êké deḫkiye.

Yewm ël wéḫét (wëḫdé) këntu qéʿét ʿel xıvrané fî mḫellët Sôr, fël baydâr. Kên rabîḫ, kê fî šems boš taybé. Kël medëttu ëcrey, kê atalloḫ šê s-semêwet. Araytu géncîn l-ëmḫellé kû ycew ël késî. Enê m-mé zaʿaqtuwén. Ëltulén sewew karâm ëqʿëdû. Mê kasarûni cew rëkzu ʿel xëvrâné. Baqâ nëgrî ʿele baʿëvna.

Fî zemêne ëd-dewlé kê kël ʿatât pëštoyat šel maxatîr killén. Âk ëč-čêx kê kël ʿatât šêni m-mé pëštoyé. Âk ël yewm kê fî ʿeley ıttıkıt bayvâ.  Pëštoyëti m-mé kênét cemp wastî. Mô tqûl ël pëštoyé kêt xeyyél mën teḫt ël ıttıké.

Wéḫét mën ël géncîn ellî:

-Âk, pëštoyé fî ʿeleyk?

Ëltûlû:

-Éé. ʿeš ët beyyén?

Ellî :

-Éé. Ët beyyén.

Ëltûlû:

-Mêdêm ët beyyén yëlzém acırra.

Varaptu îdi ʿel pëštoyé u carraytuwa. Beʿet lé carraytuwa, géncîn l-ëmḫellé këllén ësfarru.

Ellûlî :

-Tëḫtî xatôr Allâ. Eve ëš ëtsey? Dë tëqtëlne këllëtne.

Ëltûlén:

-Mô mê lê ëmkên. Beʿet lé carraytuwa, ëlleh de taqtıqa.

Baqâ yëtvelvëluli. Ëlle belé mën lé kësfarru, kës sârû keme ward ës-sëfôr. Weceʾni qelbî ʿeleyén.

Ëltûlén :

-Cê ʿaqlî šî. Hemê ëdʿew šê Allâ. Allâ feletkén mën îdi.

Ḫattaytu îdi fî ceybî. Šëltu lappët ḫëmmôs. Ravaytuwén ël ḫëmmôs. Ën cebehû fîni. Baqa ëytalʿûli. Wéḫét mën ël géncîn bël bezʿe ësteğbërni.

Ellî :

-ʿemmo l-mëxtâr, ʿemé ëbzeḫ mën Allâ. Ëš kës seynêlok? Mô mê kël feteḫne fëmnê. Rtamayna fî baxtôk.

Baramtu l-leyû.

Ëltûlu :

-Ënt boš tëgrî. Ëmsëklôk ewlé l-ḫëmmôs, ḫëttén fî ceybok.

Exef ël ḫëmmôs mën îdi u ḫattén fî ceybu. Baqa ëytallôḫ fî fëmmî, ëš deëllu? Tallëḫtûlu mëqdâr.

Ëltûlu :

-Mê talloḫ meḫevîne ëš fî?

Barâm râsu. Baqa ëytallôḫ meḫevîne. Beʿet lé tallôh, barâm ël kési.

Ellî :

-Meḫevîne fî “Šéx ët Tërkî”.

Ëltûlu :

-Haa hah.. Demsék seʿe. Heyyê xemsteḫš daqîqa dë tëtlaḫ râs “Šéx ët Tërkî”. ʿeccél. Bël ʿedû dëtrôḫ. Ewwël mê tëlḫâq râs “Šéx ët Tërkî” dasfôr ʿeleyk. Ešêm tësmêḫ safrëtî mët îdôk ëc-ceybôk u téléḫ ël ḫëmmôs mën ceybôk u bëzzén fël hewê. Ëftehemt ëš ëltûlok?

Ellî :

-ʿelê râsî… ëš lé tıʾmôr desey.

Mô tawwıla ʿeleykén. Qâm u bël ʿedwé râḫ. Ene m-mé mësëktu seʿe. ël géncîn ënné ḫeweley ëy talʿûli, belé këssaru seksekût. Ël pëštôyé héš ëye bîdî. Kël mësëktuwe kés ël qarf. Astanbor âk ël genč. Wallâ ʿabar fëye kemê xemsteḫš daqîqa, araytu l-gečnč kël lëḫôq ras “Šéx ët Tërkî”. Hemê safartu ʿeleyu. Ewwël mê sëméḫ safrëtî  met îdu ëc ceybu, téléḫ ël ḫëmmos mën ceybu u bezzén fël hewê…

Ëltu šê rôḫë : -Yê Allaâh u yê Bësmëlleh. Carraytu l-pëštôyé. Ëltu šê l-ḫëmmôs : Râq, râq, râq, râq râq…. Ëntem ëš-šâjôr. Šëltu mën ceybi šâjôr ëjdît u ğeyyërtu. Hem ëltu še l-ḫëmmôs : Râq, râq, râq, râq… ëš-šâjôr hem ëntem. Welḫâsëlî ferrëxtu fël ḫëmmôs fef šâjorât.

Kartlıḫ safartu ʿelê âk ël genč.

Ëltûlu :

-Xefîf lëm ewlôk ël ḫëmmôs u cëblë n-né.

Lem awlok ël ḫëmmôs u nëzél mën “Šéx ët Tërkî”. Fî ʿeš daqayôq cê l-ʿënëdne.

Ëltûlu :

-Mê ëḫtîni ewlé l-ḫëmmôs.

Téléḫ ël ḫëmmôs mën ceybû ʿatani ënné. Wëḫdé ëp wëḫdé tallëḫtulén. Këllëtén kën baxašu keme l-qelêm. Télëḫtu mën ceybî xemčerxëyé ʿataytuwa šê él genč.

Ëltûlu :

-Ëmsëklok él xemčerxëyé. Rôḫ dëkken Sét Ësmeʿîl. Ëštırî xeyt ëmšemméḫ šê l-mezbeḫê.

Exêf ël parât mën îdi w râḫ dëkken Sét Ësmeʿîl. Ëštara xeyt ëmšemméḫ šê l-mezbeḫê w cê. Exeftu l-xeyt mën îdû w xerestu l-ḫëmmôs fël xeyt. Seweytuwén mezbeḫe. Šëltu l-mezbeḫe ʿataytuwa šê él genč.

Ëltûlu :

-Ëmsëklok él mezbeḫe. Ëlle belé bëlleyl u bënhâr ëdʿî šê él mezbeḫe. Ël yewm él mezbeḫe xalsôt cênôk.

Beʿet lé ʿataytu l-mezbeḫe, ëltu šê l-géncîn këllén: -Ëpxatırkén….

Mëxtârna beʿet lé tem ḫekkoyëtû, wéḫét mën ël qéʾdîn êel šel mëxtâr :

-Allâ yërḫam ebûk. Êvî pëštoyëtôk šâjôra kem ḫëssayé yêxéf?

Êl šê l-welêt :

-Qûm rôḫ ënqëšôt mën ewnéé.. ëš tëftëhém ënt. Hey yëcî ebûk. Enê pëštoyëti šâjôra yexéf ʿelê ḫdeḫš ḫëssayé. (Fef šâjôrat, îysewew fefé w fléfîn ḫëssâyé)

Beʿet lé ellu êké, këllëtne mësëkne l-fëḫk. Belé mê stecreyne fëḫëkne.

Tallëḫtu ʿel mâsâ čeyëti héš mê këš šërëptuwa. Këc cëmdét sârôt keme l-bûs. Mën mësteḫêti fî fart gêmôḫ šërëptu čeyëti w ëltulén :

-Ëḫtewnî mëseʿede.

Qëmtu rëḫtu l-beyt.

 

Tespih

Bir gün Tëllo yolunda yürüyordum. Eve gidiyordum. Bir çayhanenin önünden geçiyordum. Çayhanenin içinde rahmetli muhtarımızı gördüm. Oturuyordu. Etrafında on kadar şahıs vardı. Beni görür görmez çağırdı. Ben de içeri girip hepsini selamladım. Bir sandalye çekip oturdum. Muhtarı dinlemeye başladım.

Çok hoş bir öykü anlatıyordu. Size öyküsünü anlatacağım. Öyküyü nasıl anlattıysa öylece anlatacağım.

Bir gün Sor Mahallesinde meydanda çimenlerin üzerinde oturuyordum. İlkbahardı, çok güzel güneşli bir gündü. Ayaklarımı uzatmış, gökyüzünü seyrediyordum. Mahallenin gençlerinin bana doğru geldiklerini gördüm. Ben de onları çağırdım. Buyurun oturun dedim. Beni kırmadılar. Yanıma geldiler. Çimenlerin üzerine oturdular. Sohbet etmeye başladık.

Zamanında devlet tüm muhtarlara silah dağıtmıştı. O zaman bana da bir silah vermişlerdi. O gün beyaz bir gömlek giymiştim. Silahım da belimde duruyordu. Demiyorsun silahım gömleğimin altından görünüyordu.

Gençlerden biri bana dedi ki :

-Belinde tabanca mı var?

-Evet. Yoksa görünüyor mu? Dedim.

-Madem görünüyor, onu çekmem lazım. Dedim.

Elimi silaha attım ve çektim. Çektikten sonra, mahallenin gençlerinin tümü sapsarı kesildi. Bana :

-Allah aşkına, ne yapıyorsun? Hepimizi öldüreceksin. Dediler.

-İmkânı yok. Silah çekildikten sonra mutlaka patlamalıdır. Dedim.

Bana yalvarmaya başladılar. Ama korkularından o kadar sararmışlar ki, sarı güle dönmüşler. Onlara acıdım.

Onlara:

-Aklıma bir şey geldi. Allah’a dua edin. Allah sizi kurtardı. Dedim.

Elimi cebime koydum. Bir avuç leblebi çıkardım. Leblebileri onlara gösterdim. Bana tuhaf tuhaf bakmaya başladılar. Gençlerden biri bana korka korka sordu:

-Muhtar Amca Allahtan kork. Sana ne yaptık? Ağzımızı hiç açmadık. İnsafına kaldık. Dedi.

Ona döndüm ve dedim ki:

-Sen çok konuşuyorsun. Al şu leblebileri cebine koy.

Leblebileri avucumdan aldı ve cebine koydu. Ne diyeceğim diye ağzıma bakakaldı.

Bir süre ona baktım.

-Bak bakayım, karşımızda ne var? dedim.

Kafasını çevirdi. Karşıya baktı. Bana doğru döndü.

-Karşımızda Şéx ët Tërkî tepesi var. dedi.

-Haah, öyle. Süre vereceğim. Onbeş dakikaya kadar Şéx ët Tërkî tepesine çıkacaksın. Acele et. Koşa koşa gideceksin. Şéx ët Tërkî tepesine varır varmaz sana ıslık çalacağım. Islığımı duyar duymaz elini cebine atıp leblebileri çıkaracaksın ve havaya serpeceksin. Sana ne dediğimi anladın mı? Dedim.

Bana :

-Başım üzerine.. Bana ne emredersen yapacağım. Dedi.

Uzatmayayım. Kalkıp koşa koşa gitti. Ben de süre tuttum. Diğer gençler etrafımda durup bana bakıyorlar. Ama suspus olmuşlar. Silahı hala elimde tutuyorum. Yere doğru doğrulttum. O genci bekliyorum. Valla aradan onbeş dakika kadar geçti. Bir baktım çocuk, Şéx ët Tërkî tepesine varmış. Hemen ona ıslık çaldım. Islığımı duyar duymaz cebinden bir avuç leblebiyi çıkardı ve havaya serpti.

Kendi kendime:

-Yaa Allah, Yaa Bismillah. Dedim. Silahımı çektim. Leblebilere : Bam, bam, bam, bam… hemen şarjör bitti. Cebimden yeni bir şarjör çıkardım. Değiştirdim. Tekrar leblebilere : Bam, bam, bam, bam… şarjör yine bitti. Sonuçta leblebilere üç şarjör boşalttım.

Tekrar o gence ıslık çaldım.

-Çabucak o leblebileri topla ve bana getir. Dedim.

Tüm leblebileri topladı. Šéx ët Tërkî tepesinden indi. On dakikaya kadar yanımıza vardı.

-Leblebileri bana ver. Dedim.

Cebinden çıkarıp onları bana verdi. Tek tek onlara baktım. Hepsi kalem gibi delinmişlerdi. Cebimden yirmibeş kuruş çıkarıp bu gence verdim.

-Şu yirmibeş kuruşu al. Sét Ësmeʿîl’in dükkânına git. Tespih için mumlanmış ip satın al. Dedim.

Parayı elimden aldı ve Sét Ësmeʿîl’in dükkânına gitti. Tespih için mumlanmış ip satın alıp geldi. İpi elinden aldım. Leblebileri ipe dizdim. Onları tespih yaptım.

-Al şu tespihi. Ama gece gündüz bu tespihe dua et. Bu tespih bu gün canını kurtardı. Dedim.

Ona tespihi verdikten sonra tüm gençlere:

-Allahaısmarladık. Dedim.

Muhtar öyküsünü bitirdikten sonra, çayhanede oturanlardan biri ona:

-Babana rahmet, Bu senin tabancanın şarjörü kaç mermi alıyor? Dedi.

Çocuğa:

-Kalk! Giiit buradan. Sen neee anlarsın? Baban gelsin. Benim tabancamın şarjörü onbir mermi alıyor. Dedi. (Bu hesaba göre üç şarjördeki mermi sayısı otuzüç eder)

Çocuğu öyle azarladıktan sonra hepimizi bir gülme aldı. Fakat korkudan kimse gülemedi.

Masaya baktım. Bana çay gelmiş. Çayımı daha içmemiştim. Çayım soğumuş buz gibi olmuştu.

Utancımdan çayımı tek yudumla yudumladım ve oturanlara:

-Müsaadelerinizle. Dedim.

Kalkıp eve gittim.

 

M. Şefik GÖRGİN