ÖLÜM DENİZİ VE SOYKIRIMIN HABERCİSİ İDLİP! – Mim Yavuz Binbay

Emperyalist güçlerin bombardımanları ve işbirlikçilerinin katliamlara varan saldırganlıkları sebebiyle yerlerinden yurtlarından edilen, can güvenliklerini sağlayabilecekleri bir yer arayışında olan yüzbinlerce Suriyeli-Libyalı-Iraklı-Yemenli Arap hayatlarını Akdeniz’in karanlık sularında boğularak kaybediyor. BM genel sekreterinin ve birçok üst düzey bürokrat ve devlet başkanlarının açıklamalarında artık olağan bir üslupla Akdeniz’de (ölüler denizi) boğulan mülteci sayılarını yüz binin üzerinde veriyorlar.

Bu soykırımın müsebbiplerini daha önceki yazılarımda net bir şekilde belirtmiştim. Yazılara ulaşmak isteyenler www.beyt-nahreyn.com sitesinden ulaşabilirler. Yazılarımda yanılmış olmayı çok isterdim ancak ne yazık ki küresel güçler geçmiş senaryolarının yeni versiyonunu tamda yazdığım gibi uyguladılar ve uygulamaya devam ediyorlar.

Arap soykırımının nasıl hazırlandığını ABD eski dışişleri bakanı John Kerry’nin pervasızca “Suriye’ye müdahale hazırlığımız 30 yılımızı aldı” Trump, ABD eski devlet başkanı Obama “DEASH”i kurdurdu sözleri net bir şekilde açıklamaktadır.

Bugün yüzyılımızın trajedisi için timsah gözyaşları döken hiçbir ülke neden bağımsız bir ülkeye müdahale için 30 yıl hazırlık yaptınız? DEASH ve benzeri terör örgütlerini neden istihbarat örgütünüze kurdurtup desteklediniz sorusunu sormaya ya cesaret edemedi veya hesaplarına gelmedi. Bu sebeple hepsi “Arap Baharı” adı altında başlatılan ve bu gün “Arap soykırımına” dönüşen bu soykırımın direkt veya dolaylı suç ortağı failleridir.

Dünya kamuoyu savaş baronlarının işbirlikçileri aracılığıyla efendi statüsüyle yerleştikleri coğrafyada son kurban olarak seçtikleri Suriye’nin İdlib kentindeki sivillere yönelik olası bir soykırım saldırısının hazırlıklarını daha önce suskun kaldıkları veya bu insanlık suçuna işbirliği yaptıkları için büyük çaresizlik ve basiretsizlik içinde seyrediyor.

1870-1904 Arap (Hamidiye alaylarıyla), 1915-17 Ermeni-Süryani (ittihatçılar ve işbirlikçileri), 1991-2001 Balkanlarda vd. olduğu gibi geliyorum diyen kitlesel kıyıma karşı herkes utanç verici bir pasiflik içinde.

Senaryonun iki dominant gücü Rus donanması ve ABD gemileri Suriye kıyılarında adeta kol kola devriye gezip ahkâm kesiyor. Katliam sonrası paylaşımlar için sinsi planlarla meşguller.

Binlerce kilometre uzaktan gelip Arap/Müslüman coğrafyasını kana bulayan katliamcı ABD’li askerler işbirlikçilerinin denetimindeki bölgelerde katliam tatbikatları yapıyor. Rus ve Amerikalı yetkililer her türlü istihbaratı al takkeyi ver külahı şeklinde paylaşıyor. Suriye semalarında uçan kuşu bile birbirlerine haber veriyorlar, içleri rahat.

Çünkü son aşamasına geldikleri bu tasarlanmış tarihe yüzyılın utancı olarak geçecek trajediye dair bahanelerini algı operasyonlarıyla çoktan hazırlamışlar. Uzun süredir insanlık suçu barbar tezgâhlarını manipüle ettikleri çevreler veya işbirlikçileri aracılığıyla “Ahmak Araplar veya Müslümanların birbiriyle savaşı” diye lanse ediyorlar.

Tıpkı her dönemde insanlık dışı senaryolarının uygulamalarına uydurdukları kılıflar gibi, Afrika’daki sömürgecilerin vahşetlerini “siyahın siyaha şiddeti”, Asya’daki modern Haçlıların vandallıklarını “etnik/dini çatışmalar” ve Latin Amerika’daki emperyalistlerin sistematik terörlerini ise “siyasal ve sosyal kaos” diye pazarlamaları gibi.

İdlib’te olası bir soykırım girişiminin faillerini ve işbirlikçilerini geçmiş örneklerde olduğu gibi insanlık tarihi lanetle anacaktır. Oluşabilecek milyonları bulan bir göç dalgası sadece Türkiye’yi etkilemeyecektir. Yıkıcı etkileri sınıra on binlerce ateş etmeye hazır silahlı özel muhafız yerleştirmeleri yetmeyecek AB’ni de etkileyecektir. AB’nin muhafızları savaştan kaçıp sınıra dayanan çaresiz sivil çoluk çocuk, yaşlı mülteciler üzerine ateş mi açacak!? Buna inanmak istemiyorum!

Tarih boyunca emperyalistlerin uyguladığı hiçbir senaryoda işbirlikçilere kemik artığı dışında bir pay verilmediği gibi işledikleri insanlık suçlarının günah keçileri konumuna sokulmuştur.

Geleceklerini katliamlar sonucu oluşacak avantajlar üzerine kurabileceklerini zanneden işbirlikçiler geçmişte olduğu gibi gene hüsrana uğrayacaklardır. Unutulmamalıdır ki, Katliam ve soykırım laneti kalıcıdır ve er veya geç yüzyıllar geçse de adalet tecelli eder.

İnsanım diyen herkesi bu hayâsız, ahlaksız, insanlık dışı, dünya kaosunu, Arap soykırımını hedefleyen senaryoya karşı durmaya tepki göstermeye davet ediyorum. İşbirlikçiliğin hiçbir bahanesi olamaz!

Mim Yavuz Binbay

Yazının linkleri;

http://www.diyarbakiryenigun.com/olum-denizi-ve-soykirimin-habercisi-idlip-28520.html