BİR İNSANLIK SUÇU CUNTACILIK VE DEMOKRASİ – Mim Yavuz Binbay

Sans titreHer darbe döneminde demokrasi ve halk düşmanı zihniyet sahiplerince ülkemizin bir kuşağı insanlık dışı yöntemler kullanılarak gözaltına alınmış, işkencelerden geçirilmiş, katledilmiş, kaybedilmiş, fişlenmiş, toplumsal yaşama katkısı ve katılımı engellenerek yok edilmiştir.

Ülke demokrasisi her on yılda bu çağdışı yöntemle demokrasi kesintiye uğratılarak bir vesayet rejimi oluşturularak, halkın iradesi yok sayılmış ve çağın gerisinde bırakılmıştır.

Bu dönemlerde halkın ilk demokratik temsil organı olan demokrasinin olmazsa olmaz organlarından sivil toplum örgütleri kapatılmış, yasaklanmış, üyeleri hakkında en ağır suçlamalarla soruşturmalar açılarak sindirilmiş ve demokratik yaşamın ilk temsil organı olan sivil toplum örgütlülüğünün gelişmesi engellenerek toplumumuzun demokrasinin gelişmesi engellenmiştir.

Bu bağlamda 12 Eylül Cunta bilançosunu hatırlatmak fayda görüyorum.

* TBMM kapatıldı, Anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.

* 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

*7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi.

* Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).

* İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.

* 71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.

* 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.

* 388 bin kişiye pasaport verilmedi.

*171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.

* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

*144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

* 14 kişi açlık grevinde öldü.

* 16 kişi “kaçarken” vuruldu. 95 kişi “çatışmada” öldü. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

*73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi. 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.

* 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.

*30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

* 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.

*23’677 derneğin faaliyeti durduruldu.

*3’854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

*400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

* Gazetecilere 3’315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

* 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü.

* Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

Dönemin ABD büyükelçisinin o döneme damgasını vuran “Bizim çocuklar başardı” cümlesinin yerine bugün bir General “Müttefiklerimizi tutukluyorsunuz” damgasını vurdu.

Osmanlı imparatorluğu dönemi dâhil olmak üzere bu topraklarda 700 yıldır ilk defa sivillerin, siyaset organlarıyla, kurum ve kuruluşlarıyla Cuntacılara ve uluslararası emperyalist güçlerin senaryolarına karşı koyuşunu ve zaferini gözlemliyoruz. Halkın cuntacılara karşı kazandığı, dünya demokrasi mücadelesinde ender görülen bu zafer toplumun her kesimince küçümsenmemeli, sahip çıkılmalı ve önemsenmelidir.

Hukuk ve insan hakları herkes için var ve olmalıdır. Ama Bizim kuşağa kan kusturan cuntacılara o dönemde ses çıkarmayanlar hatta çıkar birliklerini güçlendiren çevrelerin bu gün halkın demokrasi zaferini görmezden gelerek cuntacılara temkinli davranılması çağrısını anlamak mümkün değil.

1960-1971-1980 darbelerinde böyle bir karşı koyuş, halkın karşı koyuşunu örgütleyecek siyaset kurumlarında ve toplumsal dinamiği oluşturan kurum ve kuruluşlarda gözlenemedi. Siyaset kurumlarının tavrı Sayın Süleyman Demirel’in « şapkamı alır giderim » cümlesinde ifadesini buldu. Diğerlerinde ise sessiz bir boyun eğiş ve biat ile kendini gösterdi.

12 Eylülde eğer siyasiler Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş halkın böylesi bir direnişine öncülük edebilseydi, belki yukarıda verdiğim ağır bilançoyu toplumumuz yaşamamış ve bir kuşak yok edilerek toplumsal dinamikleri tar u mar edilemeyecek daha güçlü bir demokrasinin temelleri o günden atılmış olacaktı.

Çok sıkça duyduğum efendim onlar evlerinde mışıl mışıl uyurken sabaha karşı alındılar onun için tepki gösteremediler değerlendirmesi en hafif deyimle siyasi aymazlıktır. 20 yıla yakın Cuntacılara karşı bir önlem almadan siyaset yerine kumda oynar misali vesayetin izin verdiği çerçevede siyasetçilik oynarsan sabaha karşıda şapkanı alır gidersin. Bu şahsiyetlerin siyasi yaşamları boyunca vesayet rejiminin önlerine koydukları dışında bir icraatları olmadığı için sabaha karşı cuntacıların evlerine yolladığı birkaç genç subay tarafından evlerinden alınabilmişlerdir. Bu analizi yapanlara bu nokta üzerinde düşünmelerini ve Sayın Erdoğan’ın iktidara geldiği andan itibaren icraatlarını kıyaslamalarını öneririm.

Sadece Sayın Erdoğan ve dine dayalı rejim karşıtlığı temelinde olaya yaklaşanlara benzer saldırılara maruz kalmış, Sili’de Allende, Venezüella’da Chavez vb. ülkelerdeki benzer olaylara bakmalarını öneririm. Sorunun temelinde kişiler veya rejimler değil Emperyalist çıkarlar var ve belirleyici olan bu çıkarlardır.

Darbe girişiminin çelişkili olduğu konusundaki değerlendirmelere, yukarıda belirttiğim hususların yanı sıra son 10 yıldaki üst akılın bölgede stratejik kaos planını göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmalarını öneriyorum. Darbecilerin hedefi sadece bir askeri rejim kurmaktan çok farklı olduğu gözlenmektedir. Önceki darbeler göz önüne alındığında bu darbe girişiminin oluş biçimiyle bu koşullarda başarılı olmayacağı çok açık ve nettir. O zaman tek bir alternatif kalıyor. Darbe girişiminin asıl hedefi ülkeyi iç savaşa sürükleyerek Türkiye’de Irak, Suriye, Libya vb. ülkelerdeki bir durum yaratmaktı.

Bu ülke halklarının bugün yaşadığı dram ortada ancak onların en azından mülteci veya sığınmacı olarak gidebildikleri yerleri oldu. Ancak unutulmamalıdır ki, 30-40 milyonluk devasa göç dalgaları oluşturabilecek ve etrafı ateş çemberine dönüşmüş bizlerin gidebileceği bir yer yok!

Unutulmamalıdır ki “En kötü sivil yönetim insanlık suçları kapsamındaki CUNTACI yönetimden evladır.” İç savaş batağına ve Kendi vatanımızda Mülteci durumuna düşmemek, ülkemizin Irak, Suriye, Libya vb. ülkelerde olduğu gibi uluslararası terör örgütlerinin cirit attığı katliamlar yaptığı bir bölgeye dönüşmemesi için Demokratım, insan haklarından yanayım, İnsanım diyen her birey Cuntacılığa karşı demokratik sistemi desteklemelidir.

Gelecekte demokrasiyi güçlendirecek bir hukuk devlet yapılanmasının oluşturulabilmesi önemlidir. Ve bu fırsat yakalanmıştır. Bu devlet yapılanmasının oluşabilmesi için, halkımızın 700 yıldır ilk defa, tanklara, silahlı cuntacı çete mensuplarına karşı hayatını ortaya koyarak kazandığı demokrasi zaferini önemsenmeli dersler çıkarılmalıdır. Demokrasi şehitlerine rahmet diliyor ailelerine ve halkımıza baş sağlığı diliyorum.

Mim Yavuz Binbay

Yazının linkleri;

http://diyarbakiryenigun.com/bir-insanlik-sucu-cuntacilik-demokrasi-i/

http://www.kurdistan-aktuel.org/darbeler-ve-demokrasi-makale,1015.html